Kadına yönelik şiddet

Grup Başkanvekilimiz Gülistan Kılıç Koçyiğit, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla, Türkiye’de kadına yönelik erkek ve devlet şiddetinin, ayrımcılığın ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılması ve gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla TBMM Başkanlığına araştırma önergesi verdi.

Önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türkiye’de kadına yönelik şiddet her geçen gün katlanarak artarken, kadın cinayetleri ülkenin çözülmesi gereken temel sorunu haline gelmiştir. Kadına yönelik şiddetin önüne geçecek yeterli düzeyde caydırıcı yasaların olmayışı, var olan yasaların uygulanmasında yaşanan eksiklikler, kadınları şiddetin her türlüsü ile karşı karşıya bırakmaktadır. 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı ve 6284 sayılı Kanunun uygulanmaması kadınların yaşam haklarını tehlikeye atmış ve şiddetle mücadelede gerilemeye neden olmuştur. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle Türkiye’de kadına yönelik erkek ve devlet şiddetinin, ayrımcılığın ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

GEREKÇE 

Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak Türkiye’de ve tüm dünyada ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir.  Kadınlar, cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle ayrımcılık, eğitim hakkından mahrum bırakılma, zorla evlendirilme, fiziksel saldırılar, taciz, çalışma hayatına girememe, çalışan kadınların düşük ücretle çalıştırılmaları, ev içi emeklerinin göz ardı edilmesi gibi birçok fiziksel ve psikolojik şiddet türüne ve emek sömürüsüne maruz kalmaktadır. 

Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, erkek egemen anlayışın ve kadın düşmanı politikaların bir yansımasıdır. Bu anlayış, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen, kadınları ikincil bir konuma iten ve erkek şiddetini normalleştiren bir ortam yaratmaktadır. Kadın cinayetleri, çoğu zaman faillerin kadınları kontrol etme veya cezalandırma amacıyla işledikleri politik cinayetlerdir.

Özellikle, psikolojik şiddetin yanı sıra ekonomik şiddet ve kadın yoksulluğu, kadınları zor yaşam koşullarına iterek, milyonlarca kadını ekonomik kriz ve yoksulluk durumunda şiddet riski altında bırakmaktadır. Bu durum, ekonomik olarak bağımsız olmayan ve herhangi bir sosyal destek alamayan kadınlar için tehlikeli bir ortam oluşturmaktadır.

25 Kasım, yalnızca kadınlara yönelik şiddet, vahşet ve katliamların yıldönümü değil, aynı zamanda kadınların şiddete karşı duruşunun, dayanışmasının, örgütlülüğünün ve mücadelesinin de simgesidir. Ancak, kadın cinayetleri giderek katliam boyutlarına ulaşırken, bu konuda alınan önlemler ve uygulanan yaptırımlar oldukça yetersiz kalmaktadır. Katiller, haksız tahrik indirimi alarak cezalarını çok hafif bir şekilde atlatmakta, bu durum kadınları öldürmeye cesaretlendirici bir etki yaratmakta ve ne yazık ki her gün en az 3 kadın katledilmektedir.

Son olarak Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü, bu durumun son örneklerinden biridir. Genç bir kadının ölümü “şüpheli” olarak nitelendirilmiş ve kamuoyuna yeterli bilgi sunulmamıştır. Şüpheli ölümlerin kapsamlı ve titiz bir şekilde soruşturulmadığı her an, kadınların maruz kaldığı şiddet görmezden gelinmekte ve failler cesaretlendirilmektedir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre ; 2024 yılının ilk 10 ayında 261 kadın cinayeti işlenmiş, bunların 150’si şüpheli ölüm, 111’i ise kadın cinayeti olarak kaydedilmiştir.  Jinnews Ekim ayı şiddet çetelesine göre de, 43 kadın ve 6 çocuk katledilmiş, 22 kadın ve 4 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirmiştir. Bu veriler şimdiye kadarki en yüksek rakamlar olarak kendini göstermiştir.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede en etkili belgelerden biri olan İstanbul Sözleşmesi  kadınları her türlü şiddetten korumayı, failleri cezalandırmayı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen kapsamlı bir metindir. Türkiye, 2011 yılında bu sözleşmeyi imzalayan ilk ülke olmuş ve kadın hakları konusunda önemli bir adım atmıştır. Ancak 2021 yılında alınan geri çekilme kararı, kadınların yaşam hakkını tehlikeye atan ve kadına yönelik şiddetle mücadelede ciddi bir gerileme yaratan bir adım olmuştur. Türkiye, kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddete dair cezai ve başka hukuki yaptırımları zorunlu kılan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek, ağır yaptırımlar içeren suçları meşru göreceğini de ilan etmiş olmuştur.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden geri çekilmesi, 6284 sayılı kanunun uygulanmaması, medya aracılığıyla kadınlara yönelik yapılan cinsiyetçi açıklamalar, kadın örgütleri ve Sivil Toplum Örgütlerinin kadına yönelik şiddeti önlemede yaptıkları talep ve önerilerin dikkate alınmaması, cezasızlık politikaları, ALO şiddet hattı, KADES gibi kadına yönelik şiddeti önleyebilecek uygulamaların hayata geçirilmemesi kadın cinayetlerini artıran hususlar olarak görülmektedir.

Öte yandan, yerel yönetimlere atanan kayyımların etkisi, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi olumsuz etkilemiştir. 2014 yılından itibaren, kayyımların, kadın sığınma evleri ve kadına yönelik şiddetle mücadele birimlerini hedef alan uygulamaları, bu alandaki kazanımları büyük ölçüde geriletmiştir. Yerel yönetimlerin halkın gündelik yaşamına dokunan ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele eden çalışmaları, kayyım rejimiyle birlikte sekteye uğramıştır. Kayyım uygulamaları, kadın kırımı ile mücadele eden mekanizmaları yok ederek bu yıkıcı sürecin artmasına hizmet etmektedir. Yine Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde yaşanan kadın katliamları, kaybedilme, cinsel saldırı suçlarının faillerinin önemli bir kısmının polis, korucu, uzman çavuş gibi üniformalılar olduğu bilinmektedir. Yürütülen özel politikalar üniformalı failleri cezasızlık zırhı ile korumaktadır.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için cezasızlık politikalarına son verilmesi, faillere caydırıcı cezaların verilmesi, şüpheli ölümlerin titizlikle soruşturulması ve İstanbul Sözleşmesi ilkelerine daha fazla vakit kaybedilmeksizin geri dönülmesi gerekmektedir. Bu gerekçeler doğrultusunda ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle bir kez daha kadına yönelik şiddetle mücadele politikalarının güçlendirilmesi, kadın cinayetlerinin etkin şekilde soruşturulması ve önleyici tedbirlerin artırılması amacıyla Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

25 Kasım 2024