TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dayattığı rollerin derinleşmesi, kadına yönelik şiddetin önüne geçecek yeterli düzeyde caydırıcı yasaların olmayışı, var olan yasaların uygulanmasında yaşanan eksiklikler toplumun yarısı olan kadınları şiddetin her türlüsü ile karşı karşıya bırakmaktadır. Kadına yönelik ekonomik, duygusal, fiziksel, cinsel ve dijital şiddet ile mücadelede daha etkin yöntemlerin kullanılabilmesi, şiddet ve cinayetlerin önlenmesi, kayyımlar eliyle kadın merkezlerinin, sığınakların kapatılmasının kadına yönelik şiddeti nasıl beslediğinin açığa çıkarılması bu konuda alınacak olan tedbirlerin neler olacağının etraflıca tartışılması, konu ile ilgili incelemelerin ve buna yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
GEREKÇE
Şiddet kavramının çokça tanımı olmasına rağmen söz konusu kadına yönelik şiddet olduğunda kadın hareketleri başta olmak üzere dünya literatüründe yer alan ve şiddet kavramının önüne konulan ortak tanımlamaların başında ekonomik, fiziksel, duygusal, cinsel ve son zamanlarda özellikle genç kadınların yaşadığı dijital şiddet gelmektedir.
Tüm dünyada yükselen erkek egemenliği kadına yönelik çok boyutlu şiddeti de derinleştirerek arttırmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dayattığı roller toplumun yarısı olan kadınların yaşadığı eşitsizliği katmerleştirmektedir. Nitekim evde, sokakta, fabrikalarda, atölyelerde, iş yerlerinde kadınların yaşadığı eşitsizlik ve sömürü de bunu doğrulamaktadır. Ülkede her 10 kadından sadece 3’ünün çalışma yaşamında olması, çalışan kadınların işyerlerinde yaşadığı mobing ve emek sömürüsü, hasta, yaşlı, engelli, çocuk bakımının kadınlara yüklenmesi, ev içi emeğin görülmemesi kadın yoksulluğunu ve işsizliğini daha fazla arttırmaktadır. Kadınların yaşadığı ekonomik şiddet kadınları evlere hapsetmekte, erkeğe bağımlı hale getirmektedir.
Kadın yoksulluğu, işsizliği duygusal, fiziksel, cinsel şiddet gören kadınların yaşadığı şiddet ortamından çıkmasının önünde de büyük bir engel olarak dururken bu konuda kadınları destekleyen yasal düzenlemeler son derece yetersiz kaldığı gibi kadınların kazanılmış hakları bizzat iktidar tarafından hedef alınmaktadır. Nitekim kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, nafaka hakkına göz dikilmesi, 6284 sayılı kanunun her defasında torba yasalara konulan maddelerle kırpılmak istenmesi, boşanmayı zorlaştıracak yasal düzenlemelerin her defasında Meclis’e sunulması bunun en açık göstergesidir. Kadına yönelik şiddetle mücadelede var olan yasaları uygulamak yerine bu yasaları hedef alan politikaları hayata geçirmek kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti beslemektedir. Sadece Ekim ayında 48 kadının katledilmesi, 23 kadının şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmesi kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddeti önleyen caydırıcı yasaların yetersizliğini ortaya koymaktadır. Kadın katillerinin uygulanan iyi hal indirimleri failleri cesaretlendirmekte ve kadın cinayetlerini meşrulaştırmaktadır. Bugün onlarca katil defalarca kez aynı suçu işlemesine rağmen salıverilmiş, salıverildikten sonra evli olduğu, boşanma aşamasında olduğu, reddedildiği, ayrılmak isteyen kadını katletmiştir.
İstanbul’da bedenleri parçalanarak surlardan atılan Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in katledilmesi iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadeledeki yetersizliğinin geldiği noktayı göstermektedir.
Kadına yönelik şiddetin geldiği boyut yine genç kadınların yaşadığı şiddeti de gözler önüne sermektedir. Özellikle üniversiteli genç kadınların yaşam güvencesinin olmadığını sadece kamuoyuna yansıyan haberler üzerinden dahi görülmektedir. Munzur Üniversitesi’nde yaşandığı iddia edilen taciz, istismar, haberleri bunun en açık göstergesidir. Van 100. Yıl Üniversitesi’nde okuyan Rojin Kabaiş’in kaybolduktan 18 gün sonra cenazesinin bulunması, Hakkari’de çeteler eliyle genç kadınların uyuşturucu tuzağına düşürülmesi cezasızlık politikalarından, caydırıcı yasaların olmayışından bağımsız olmadığı açıktır.
Şiddet politikalarının karşısında direnen, mücadele eden kadınlar, kadın aktivistler, siyasetçiler ise baskı gözaltı ve tutuklamalarla hedef alınmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında kadın merkezleri, sığınakları açan belediyelere kayyım atanarak bu kurumlar bizzat kayyımlar eliyle kapatılmıştır. Kadınların başvuracağı mekanizmaları çoğaltmak, nüfusu 100 bini geçen her belediyenin sığınak açma zorunluluğu olmasına rağmen bunu uygulamayan belediyeleri takip etmek yerine kadın merkezlerinin, sığınaklarının hedef alınması kadına yönelik şiddeti beslemektedir.
Tüm bunlardan hareketle, kadına yönelik ekonomik, duygusal, fiziksel, cinsel ve dijital şiddet ile mücadelede daha etkin yöntemlerin kullanılabilmesi, şiddet ve cinayetlerin önlenmesi, kayyımlar eliyle kadın merkezlerinin, sığınakların kapatılmasının kadına yönelik şiddeti nasıl beslediğinin açığa çıkarılması bu konuda alınacak olan tedbirlerin neler olacağının etraflıca tartışılması, konu ile ilgili incelemelerin ve buna yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
21 Kasım 2024