Emek Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Sevtap Akdağ Karahalı, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında partimizin asgari ücret sürecine ilişkin görüşlerini açıkladı. Karahalı, şunları söyledi:
Ekonomik şiddet insanca yaşama hakkına saldırıya dönüşmüştür
İşçi ve emekçilerin reel ücretleri sürekli geriliyor, hemen her gün yapılan zamlar karşısında gündelik temel ihtiyaçlar karşılanamaz hale geliyor. Alınan ücretlerle geçinmek mümkün değildir. Ücretler açlık ve yoksulluk sınırının altında, asgari ücret ise açlık sınırının bile altında kalmıştır. İşçilerin gelirleri giderlerini karşılayamaz durumdadır. Bugün işçi ve emekçilere yönelik ekonomik şiddet, bu sömürü sistemi altında insanca yaşama hakkına saldırıya dönüşmüştür. Asgari ücret denilince akla ilk anda işçilerin alacağı en düşük ücretin kaç lira olacağı gelse de asgari ücret doğrudan ve dolaylı olarak birçok alanı etkiliyor. Asgari ücretin tutarı; işsizlik ödeneğinden emekli maaşlarına, SGK primlerinden evde bakım ücretine kadar birçok sonuç doğuruyor. Bu nedenle yalnızca asgari ücretle yaşayanları değil ondan çok daha fazla emekçiyi, milyonları ilgilendiriyor.
Asgari ücret genel ücret oldu
SGK verilerine göre ücretlilerin yüzde 41,15’i asgari ücret düzeyinde gelire sahiptir. Bu oran özel sektörde yüzde 46,30 dur. Kadın işçilerde ise oran daha da yüksektir. Ancak bu verilerde sadece kayıtlı işçiler var. Kayıtsız ve göçmen işçileri de eklediğimizde özel sektörde çalışanların yüzde 66’sı asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretin yalnızca yüzde 22,6’sı fazlasına kadar ücret alanları da dikkate aldığımızda ücretli ve yevmiyelilerin yüzde 81’inin bu düzeyde ücret aldığını görüyoruz. Yani 18 milyon 821 kişi, 11.400 TL ila 13.976 TL arasında bir ücretle yaşamaya çalışıyor. Bu veriler, asgari ücretin ortalama ücreti de aşan biçimde genel ücret haline geldiğini gösteriyor. Asgari ücretin üzerinde ücret alan işçi sayısı giderek azalırken, asgari ücret alan ya da asgari ücret komşuluğundaki işçiler ise hızla artıyor. Diğer ücretler de en az asgari ücret artış oranında artırılmalıdır. Aksi halde bütün ücretler asgari ücret düzeyinde eşitlenecektir. Asgari ücretin işlevlerinden biri de hem yoksullukla mücadelenin hem de gelir dağılımını düzenlemenin temel araçlarından biri olmasıdır. Ancak gelinen noktada, bu işlevinin ortadan kalktığı görülüyor.
Asgari ücret belirlemede kullanılan “hedeflenen enflasyon” yaklaşımı kandırmacadır
Asgari ücret artışında temel parametre resmi enflasyon olamaz, olmamalıdır. TÜİK tarafından açıklanan enflasyonun gerçeği yansıtmadığı açıktır. Dolayısıyla gerçekle hiçbir ilgisi olmayan enflasyonun temel alınması ve bunun biraz üzerinde bir rakam belirlenmesi kabul edilemez. Diğer yandan ücretlerin ve asgari ücretin hedeflenen enflasyona göre belirlenmesi ise söz konusu olmamalıdır. Hedeflenen enflasyon ile gerçekleşen enflasyon arasında hiçbir bağ yoktur. Hedeflenen hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Nitekim 2023 yılı içerisinde hedeflenen enflasyon defalarca revize edilmiştir. Asgari ücret belirlenirken, tek kişi için değil, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin de giderlerini karşılaması gerçeğinden hareket edilmelidir. Bu nedenle de açlık ve yoksulluk sınırı, tek kişilik bekar bir kişinin yaşama maliyeti, gerçek enflasyon oranı, büyüme oranları gibi birden fazla iktisadi parametre göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca en düşük kamu işçisi ücreti ve en düşük memur maaşı dikkate alınarak hesaplanmalıdır. Bu nedenle asgari ücret en az 25 bin TL olmalıdır. Yoksulluk sınırı 50 bin TL’ye dayanmıştır. Türk İş açlık sınırının 14.025 TL’ye, bekâr bir çalışanın yaşama maliyetinin ise aylık 18.239,8 TL'ye yükseldiğini açıklamıştır. ENAGrup’a göre; Tüketici Fiyat Endeksi kasım ayında %129,27 olarak gerçekleşmiştir. Bugün en düşük memur maaşı 20.352 TL’dir. Bu tutar ocak ayında en az 26.500 TL civarında olacaktır. En düşük kamu işçisinin ücreti ise, 24.500 TL’dir ve bu tutarında ocak ayında en az 26.500 ve en fazla 34 bin 500 TL olması beklenmektedir. Bu parametreler dikkate alındığında asgari ücret en az 25.000 TL olmalıdır.
Yüksek enflasyonda ücret artışı 3 ayda bir yapılmalı
Ücret artışının 3 ayda bir güncellenmesi, yüksek enflasyon koşullarında bir zorunluluktur. Enflasyonun yüksek oranda sürdüğü dönemlerde ücretlerdeki kaybın azaltılması amacıyla ücret artışlarının kısa aralıklarla yapılması zorunluluktur. Bu bakımdan asgari ücret artışı 3’er aylık dönemlerde yapılmalıdır. Çalışma Bakanı, "Tek zam olacak, çünkü yönetmeliğimizde de öyle. Asgari Ücret Yönetmeliğimizde yılda bir kere. Çok zorunlu koşullarda, deprem gibi… Geçen yıl Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile asgari ücrete ikinci zammı yaptık" dedi. Bu açıklama tümüyle yanlıştır. Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 7. Maddesi “Asgari ücret en geç iki yılda bir olmak üzere belirlenir” diyor. Dolayısıyla 3 ayda da 6 ayda da belirlenebilir. Sadece deprem döneminde de değil, birçok defa yılda 2 kez belirlenmiştir.
Beslenme ve barınma sorunu çığ gibi büyüyor
İktidarın ekonomi politikaları sonucunda işsizlik artmış, emek değersizleşmiş, güvencesiz çalışma yaygınlaşmış, tencereler kaynamamış, sepetler boş kalmış, evler ısıtılamamıştır. İnsani koşullarda barınma gibi temel ihtiyaçlar özellikle büyük kentlerde neredeyse lüks haline gelmiştir. Kiralar tek başına bir asgari ücret düzeyine gelmiştir. Konuyla ilgili bir web sitesinin verilerine göre (sahibinden.com) yıllık kira artış oranı İstanbul’da %109,5, Ankara’da %188,9, İzmir’de ise %139,7 olmuştur. Bu rakamlar, yükseltilmesi gereken asgari ücret rakamları göz önünde bulundurulduğunda gerçekten korkunç boyutta. İşçiler ve emekçiler ağır koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, patronlar karlarına kar katıyor.
İşçi ve emekçiler açlık ve yoksullukla baş başa bırakılıyor
Fortune 500 Türkiye Araştırması 2022 sonuçlarına göre, en büyük 500 şirketin toplam net satışları son 16 yılın rekorunu kırıp geçen yıla göre %148,7 artmıştır. 500 şirketten 466'sının kâr ettiği, toplam kâr artışının %245 olduğu görülmektedir. BDDK tarafından açıklanan 2023 Ocak ayı bankacılık sektörü verilerine göre, bankaların 2022 yılı karları %366 oranında artmıştır. Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın 2019 ile 2022 yılları arasındaki dağılımına bakıldığında ise çalışanların ekonomiden aldığı payın %32 azaldığını, öte yandan sermayenin ekonomiden aldığı payın ise %21 arttığını görüyoruz. Bu veriler bile patronların karlarına kar katarken, işçi ve emekçilerin açlık ve yoksullukla baş başa bırakıldıklarını göstermeye yetiyor.
Silahlanma ve savaş politikası kaynakları yutuyor
Diğer yandan, toplumsal kaynaklar önemli ölçüde silahlanmaya harcanıyor. Türkiye, 2000-2015 yılları arasında dünyada en çok silah ithal eden ülkeler arasında altıncı sırada yer almıştır. 2018 yılı rakamlarında ise on ikinci sıradadır. Ülkenin üretim gücü̈ silaha ‘yatırım’ alanına kaydırılmıştır. Türkiye’nin savunma harcamalarının GSYH içindeki payı, diğer NATO üyesi ülkelerin ortalamasının üzerindedir. AKP iktidarının Kürt sorununda çözümsüzlük yaklaşımı, yanlış dış politikaları ve Ortadoğu’daki cihadist örgütleri besleyen politikalarının da etkisiyle Türkiye’nin hem savunma harcamaları hem de hem silah ithalatı giderek artıyor. Bu güvenlikçi yaklaşımın ekonomik krizi çarpan etkisiyle büyütmesi de işçilerin ve emekçilerin ekmeklerinin küçülmesine yol açıyor. Bu nedenle altını kalınca çizerek diyoruz ki; kaynaklar savaşa ve silahlanmaya değil halkların temel ihtiyaçları için kullanılmalıdır.
Kaynakların bir yandan sermayeye, diğer yandan da silahlanmaya harcanması yaşanan toplumsal buhranın ve milyonların yaşadığı açlık ve sefaletin müsebbibidir. Oysa bölüşüm adaleti sağlandığında, başta Kürt sorunu olmak üzere tüm toplumsal sorunların çözümünde demokratik yaklaşım esas alındığında ve barışçıl bir dış politika benimsendiğinde insanca yaşanacak bir ülkenin inşası mümkündür. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak tüm bu konulara dair kapsamlı çözüm önerilerimiz var. Bunları kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Bugün tüm emek örgütlerinin dile getirdiği ve bizim bulunduğumuz her yerde emekçilerden edindiğimiz talepleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Asgari ücretin insanca yaşanabilecek bir seviyeye yükseltilmesi için her yerde mücadele edeceğiz
Asgari ücret, işçinin ailesi ile birlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde ve insan onuruna yakışan bir düzeyde tespit edilmelidir. Asgari ücret, yaşanan yüksek enflasyon dolayısıyla 3’er aylık dönemlerde belirlenmelidir. 6356 Sayılı Yasa'da yer alan teşmil mekanizması işletilmeli, toplu iş sözleşmeleri sendikasız işyerlerine de uygulanmalıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmeli, asgari ücretin belirlenmesi süreci bir toplu pazarlık süreci olarak yeniden düzenlenmelidir. Anlaşmazlık durumunda işçilerin grev de dahil toplu eylem haklarını kullanabilecekleri yasal güvence sağlanmalıdır. Asgari ücretle çalışanlar için elektrik, su, doğalgaz kullanımı asgari ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmalıdır. Ev içi emek sosyal güvenceye kavuşturulmalı, eşdeğer işe eşit ücret sağlanmalıdır. Kadın yoksulluğu son bulmalıdır. Sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel kamusal hizmetler anadilinde ve parasız olmalıdır. En düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. Geliri olmayan kişilere belli şartlar altında temel yurttaşlık geliri sağlanmalıdır. Kaynaklar savaşa ve silahlanmaya değil, halkların temel ihtiyaçları için kullanılmalıdır. Burada altını çizdiğimiz talepler ve bu uğurda mücadelesini verdiğimiz talepler bizim varlık gerekçemizdir. Önümüzdeki dönemde, asgari ücretin insanca yaşanacak ücret seviyesine yükseltilmesi için bulunduğumuz her yerde mücadele edeceğiz.
14 Aralık 2023