Bu hafta gerçekleştirdiğimiz grup toplantımıza 46 siyasi parti, STÖ, emek ve meslek örgütünün temsilcileri ile Kobanî Kumpas Davasında rehin tutulan arkadaşlarımızın aileleri katıldı. Kobanî Kumpas Davasına karşı dayanışma buluşmasına dönüşen grup toplantımızda konuşan Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:
Çerkeslere yaşatılan soykırımı ve sürgünü asla unutmadık, unutmayacağız
Hepiniz hoş geldiniz. Ne kadar çoğuz, ne güzel dayanışıyoruz, ne güzel bir tablo var bu salonda. Sözlerime başlarken, Kafkasya'nın kadim halklarından Çerkesler 160 yıl önce bugün Karadeniz’in karanlık sularında büyük bir trajedi yaşadı. Yurtlarının ilhak edilmesine direnen Çerkesler hiçbir ayrım yapılmadan kitlesel olarak sürgün edildi, katledildi. 21 Mayıs 1864’te yurtlarından sürülmeye başlayan milyonlarca Çerkes bu büyük zorunlu göçte yaşamlarını kaybetti. Büyük bir insanlık trajedisi yaşandı. Çerkeslere yaşatılan bu soykırımı ve sürgünü asla unutmadık, unutmayacağız. Sürgünde ve bu soykırımda yaşamını yitiren bütün Çerkesleri, canlarımızı burada huzurunuzda bir kez daha saygıyla anıyorum. Çerkesleri temsilen burada olan dostlarımıza da bir kez daha hoş geldiniz diyorum.
Kobanî Kumpas Davasında verilen ceza toplumsal itiraz hakkına verilmiştir
Türkiye’nin en önemli gündemlerinden birisi Kobanî Kumpas Davasında verilen kararlardır. Geçtiğimiz perşembe günü Kobanî Kumpas Davasında 24 arkadaşımıza siyaset yaptıkları için, IŞİD katliamlarına karşı çıktıkları için, bu rejime biat etmedikleri için, AKP ve Erdoğan’a “kral çıplak” dedikleri için tastamam 407 yıl 7 ay hapis cezası verildi. 16 Mayıs’ta hakkında bu karar çıkan siyasetçiler değildi, toplumsal itiraz hakkına verildi bu ceza. Toplumsal itiraz hakkına karşı verilmiş bir karardır. Kürtlere kan kusturulurken, ülkede özgürlükler katledilirken, işçiler, emekçiler ve yoksullar ölüme terk edilmişken biz sosyalistler olarak bunlara sessiz kalmayız, kalamayız dedikleri için arkadaşlarımıza yüzlerce sene ceza verilmiştir. Bunlar hukuk düşmanıdır. Bakın hatırlayın geçmiş dönemi. Diyarbakır’daki HDP mitinginde IŞİD’in bombaları patladı. Suruç’ta 33 Düş Yolcusu IŞİD tarafından katledildi. Antep’te düğün katliamı, Reyhanlı’da onlarca yurttaşımızın yaşamını kaybettiği onlarca katliam. Ankara’da barış güvercinlerini hedef alan Gar Katliamı. İşte bütün bu katliamlara mevcut iktidarın ve kolluk kuvvetlerinin sağladığı destek dosyalarda da mevcuttur, mahkeme tutanaklarında ortadadır.
Arkadaşlarımız IŞİD’e ve katliamlara hayır dedikleri için yargılandı
İşte Kobanî Kumpas Davasında ceza verdikleri arkadaşlarımız IŞİD’e ve bu katliamlara hayır dedikleri; Türkiye’deki işbirlikçilerine, destek olan anlayışa hayır dedikleri için yargılandılar. Bunlar IŞİD ve uzantılarının gerçekleştirmiş olduğu tarihi katliamlardır. Bizler bu katliamları asla unutmadık, unutmayacağız. Bu katliamlarda yaşamlarını yitiren bütün canlarımızı burada bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum. Kobanî Kumpas Davasından yargılanan arkadaşlarımız IŞİD’in hem Türkiye’deki hem de Rojava ve Irak’taki vahşetine karşı çıkmıştır. Bu katliamları gerçekleştirenler ise yakalandıklarında adliyelerin ön kapılarından girip arka kapılarından çıkmışlardır. Haklarında bilgi ve belge olduğu halde yakalanmayan onlarca insan var. Ne yaptılar? Asıl katilleri yakalamayıp “katiller yakalansın, bu katliamlar dursun” dedikleri için arkadaşlarımıza HDP hakkında açılmış olan bu kumpas davasında ceza verdiler.
Yargılanan Türkiye halklarının birlikte yaşama umuduydu
Değerli Türkiye halkları, burada yargılanan sadece Kobanî direnişi değildir; karanlığa karşı aydınlığı savunanlardır, ölüme, tecavüze ve soykırıma karşı topraklarını ve yaşamlarını savunanlardır. Tıpkı Gezi’de olduğu gibi yargılanan demokrasiydi, toplumsal itirazdı, Türkiye halklarının birlikte yaşama umuduydu. Yargılanan Kürt halkının onurlu mücadelesiydi. Türkiye halklarını birleştiren sosyalistlerle Kürtlerin ortak mücadelesi ile barış, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük fikri bu kumpas davasıyla mahkum edilmek istenmiştir. Arkadaşlarımız Kürt sorununun barışçıl çözümünde ve demokratik siyasette ısrar ettikleri için, HDP’yi iktidar karşısındaki en güçlü muhalefet odağı haline getirdikleri için yargılandılar. Kobanî Kumpas Davası senaryoları hazırlanırken ne hak ne hukuk ne adalet vardı. Kılıfına uydurmaya bile çalışmadılar.
Bir çocuğun ölümünden siyasi intikam senaryosu çıkaracak kadar vicdanları kurumuştur
Bu kumpas davasıdır ve tamamen siyasi bir davadır. “Kobanî düştü düşecek” diyenlerin hayalleri sukuta erdiği için bir intikam davası olarak açılmıştır. Bu intikamı almak için yıllardır Yasin Börü’yü arkadaşlarımızın öldürdüğünü iddia ettiler. Bir çocuğun ölümünden bir siyasi intikam senaryosu çıkaracak kadar yürekleri kurumuş, vicdanları köhnemiş bir anlayış var karşımızda. Erdoğan daha dünkü konuşmasında, kararda Yasin Börü’nün öldürülmesine ilişkin bir ceza olmamasına rağmen halkta algı yaratmaya devam etti. Kararda ne vardı? Yargılanan hiçbir arkadaşımız bir tek kişinin ölümünden sorumlu değildir. Bu kararı bütün Türkiye kamuoyu lütfen öyle bilsin, Erdoğan’ın şürekasının cinayet üzerinden yaratmak istediği dezenformasyona karşı lütfen bütün Türkiye halkları kulaklarını açsın. Bu kararın gerçek siyasi okumasını hep birlikte yapalım.
Halkların ve milyonların vicdanı nezdinde bu karar yok hükmündedir
Yıllarca arkadaşlarımızı utanmadan cinayetle suçlayanlar, meydanlarda hayasızca ve düzmeceler üzerinden yargıya talimat verenler tarihin kara sayfalarında yerlerini çoktan almıştır. Şimdi ne oldu? Ölümlerden yıllarca sorumlu tutulan arkadaşlarımız bu konuda beraat etmiştir. Altını kalın kalın çiziyorum. Arkadaşlarımız onlara isnat edilen suçlardan beraat etmiştir. Aldıkları cezalar tamamen yaptıkları siyasi konuşmalar üzerinden verilmiş cezalardır. İftira ve kumpas senaryosu çökmüştür. İktidar ve ortağı çöken bu senaryonun, bu kumpas davasının altında kalmıştır. Dün AKP Genel Başkanı Erdoğan, Kobanî Kumpas Davası hakkında yorum yapıyor. “Yüreğimize su serpti” diyor. Sizlerin yüreğine su serpmiş olabilir ama şunu iyi bilin ki Türkiye'deki demokrasi güçlerinin, Kürtlerin ve halkların içindeki öfkeyi daha da artırmıştır. Halklar nezdinde, vicdanlar nezdinde, milyonların vicdanı nezdinde bu karar yok hükmündedir. Erdoğan, “Kobanî Davası siyasi bir dava değildir” demeye devam ediyor. Ey Erdoğan, bu dava tastamam bir siyasi davadır, bir kumpas davasıdır, bir siyasi intikam alma davasıdır. İddianameyi okuduğunuzda A’dan Z’ye kadar bunun nasıl bir kumpas davası olduğunu, nasıl bir siyasi dava olduğunu gayet iyi görürsünüz. Kendi kendinize bunları anlatın durun. Size inan bir kesim olabilir ama şunu bilin ki ne Türkiye ve bölge halklarında ne de dünyanın hiçbir kesiminde bu davanın siyasi bir dava olmadığına dair yalanlarınıza inananı bulursunuz. Bu dava siyasi bir davadır. Davaya atadıkları çete üyesi hakimler, cübbe giymiş siyasiler, Saray eşrafı ve küçük ortağı şunu iyi bilsin ki bu dava Türkiye tarihinin en büyük siyasi kumpas davasıdır. Her fırsatta sizler yargıya talimat verdiniz ve bu kararın böyle çıkmasını sağladınız.
Normalleşme dediğiniz Kürtsüz bir normalleşmedir, toplumun olmadığı bir normalleşmedir
Normalleşmeden bahsettiler bu hukuk katliamını yapanlar tam da arkadaşlarımıza ceza yağdırdıkları gün. Ertesi günü beklemeden aynı gün 28 Şubat darbecilerini serbest bıraktılar. Bu mesajı kime ve nasıl vermek istediklerinin biz gayet farkındayız. Normalleşme dediğiniz Kürtsüz bir normalleşmedir; devrimcilerin, sosyalistlerin, aydınların, demokratların, kadınların, biat etmeyenlerin olmadığı yani aslında toplumun tamamının olmadığı bir normalleşmedir. AKP, normunu kendisinin yarattığı bir normalleşmeden bahsediyor. Bu normalleşme değil anormalliktir. Bu anormalliği Türkiye'nin önüne normalleşme gibi sunmaya kalkmayın. Kobanî Kumpas Davasında aldığınız karar bunun en açık göstergelerinden birisidir. Bu normalleşme değildir, düpedüz darbedir. Bu normalleşme değildir; toplumu ayrıştıranların, kutuplaştıranların, barış taleplerini duymayanların, şiddet konusunda ısrarcı olanların normalidir. Bu sizin normalinizdir. Asla bizim normalimiz olmayacak bunlar. Bütün halklarımıza, cezaevindeki bütün siyasi rehine arkadaşlarımıza sözümüz olsun ki Kürtleri, farklı halkları ve inançları, kadınları, gençleri, demokrasi ve özgürlük savunucularını, devrimcileri dışarıda bırakan hiçbir zulüm politikasının 21’inci yüzyılda zuhur etmesine asla izin vermeyeceğiz.
13 arkadaşımız içeride ve 407 sene 7 aya mahkum edildi
DEM Parti; tüm baskılara rağmen birlikte yaşamanın, demokrasinin, barışın ve özgürlüklerin sigortasıdır. Dün de öyleydik, bugün de öyleyiz. Ödediğimiz bütün bedellere rağmen böyle olmaya devam edeceğiz. Sevgili Sebahat’ı, Gültan’ı, Ayla’yı, Ayşe’yi, Meryem’i aldık ama içimizde buruk bir sevinç var. Sevincimizi tamamlayamadık ne yazık ki. Çünkü şu an da 13 arkadaşımız içeride ve 407 sene 7 aya mahkum edilmiş durumda. Arkadaşlarımız Türkiye ve Ortadoğu siyasetine ders niteliğinde savunmalar yaptılar. Onlar yargılanmadılar, bu kumpasları yargıladılar. Onlar çete faaliyetlerini yargıladılar, otoriter rejimi yargıladılar. Biz arkadaşlarımızla gurur duyuyoruz. Burada bu salonda onların aileleri, dostları, yoldaşları var. Dayanışmaya gelen onlarca kurum var, onlarca arkadaşımız var. Hepinize bir kez daha hoş geldiniz diyorum.
Değerli Türkiye halkları, bu davayı yurt içinde ve yurt dışından takip eden bütün kurumlar ve dostlarımız; Kobanî Kumpas Davasında yüzlerce yıl ceza yağdırılan arkadaşlarımız kimdir şimdi tek tek sayacağım.
Günay Kubilay siyasi hayatını Kürt halkının mücadelesiyle dayanışmaya adamıştır
Günay Kubilay, siyasi hayatını Türkiye sosyalist hareketinin mücadele birliğine ve Kürt özgürlük mücadelesiyle dayanışmaya adamıştır. Birleşik mücadele süreçlerimizin tümünde en ön saflarda yer almış, HDP MYK üyeliği yapmış devrimci bir insandır. Enternasyonalisttir. Bunun için Kürt halkının verdiği mücadeleden zerre geri adım atmamış bir devrimcidir.
Alp Altınörs sosyalizm mücadelesinden bir gün bile kopmadı
Alp Altınörs, öğrenciliğinden bugüne sosyalizm mücadelesinden bir gün bile kopmadı. Tüm cezalara ve hapislere rağmen ne sokakta olmaktan vazgeçti ne yazmaktan ve üretmekten vazgeçti. Alp Altınörs, şu sözleri söyledi karar duruşmasının gerçekleştiği gün: “Sözümüzden dönmeyiz. Sözümüz özgürlük ve sosyalizm içindir. Kalemle yazılan baltayla kesilemez. Halkların dayanışmasını yargılayamazsınız”.
Bülent Parmaksız sosyalist hareketin Kürt özgürlük mücadelesiyle kesiştiği her yerde oldu
Bülent Parmaksız, sosyalist hareketin Kürt özgürlük mücadelesiyle kesiştiği her yerde oldu ve her fırsatta bu ittifak zemininin oluşması için fedakarca mücadele etti. “Büyük Ortadoğu Projesi”ne karşı “Demokratik Ortadoğu perspektifi” ile Filistin halkıyla dayanışmak konusunda asla geri adım atmamıştır. Devrimci bir enternasyonalisttir.
İsmail Şengül dimdik duruşuyla herkese örnek olmayı başardı
İsmail Şengül, içinden geldiği sosyalist geleneğin Kürt halkıyla buluşmasına büyük emek verdi. Bugün İsmail yoldaşımız şahsında bu mücadeleden, bu dayanışmadan intikam alınmak istiyor. Sosyalistlerin Kürt halkıyla dayanışmasından intikam alınmak isteniyor ama İsmail dimdik duruşuyla herkese örnek olmayı başardı.
Nazmi Gür ömrünü barış ve insan hakları mücadelesine adamış bir Kürt siyasetçidir
Nazmi Gür, HDP ve öncesinde kurulan siyasi partilerin bütün kademelerinde görev almış, ömrünü barış ve insan hakları mücadelesine adamış bir Kürt siyasetçidir. Nazmi Gür dimdik duruşuyla hepimize örnek olmuştur. Kendisine selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
Dilek Yağlı iktidarın iki yüzlülüğünü mahkeme boyunca yüzlerine vurmuştur
Dilek Yağlı, “Bugün nasıl ki Filistin için insanlar çağrı yapıyorsa o gün de Kobanî için çağrılar yapılıyordu” diyerek iktidarın iki yüzlülüğünü mahkeme boyunca yüzlerine vurmuştur. Dilek Yağlı’nın bu sözleri bir kez daha şunu gösteriyor ki burada yargılanan siyasi görüşlerdir. Sözüm ona Filistin halkı için timsah gözyaşı dökenler, Filistin için mücadele edenleri Kobanî Kumpas Davasında yargıladı ve Dilek Yağlı bunun cevabını en güzel şekilde bu sözlerle vermiştir.
Ali Ürküt HEP’ten bugüne kadar her görevi layıkıyla yerine getirdi
Ali Ürküt, HEP’ten bugüne, il başkanlığından RTÜK üyeliğine kadar her görevi layıkıyla yerine getirmiş bir arkadaşımızdır. Şu an ağır bir tedavi görüyor cezaevinde, raporlara rağmen tahliye edilmedi. Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Zeynep Karaman erkek egemen sisteme boyun eğmemiştir
Zeynep Karaman yıllarını Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve kadınların özgürleşmesine vermiş, erkek egemen sisteme boyun eğmemiş, zulüm karşısında bir adım bile geri durmamış bir kadın siyasetçidir. Ona da selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
Pervin Oduncu Kürt sorununda çözümsüzlüğe karşı demokratik mücadelesini yürütmüş bir kadındır
Pervin Oduncu özgürlük ve kadın mücadelesi savunucusudur. “Tecrit kırılırsa barış olur” diyerek düşman hukukuna rağmen iktidara ve devlet aklına doğru yolu göstermiştir. Ancak bu iktidar ve devlet aklı ne yazık ki bu doğruları görmemiş ve Kürt sorununu çözmeme konusundaki ısrarını sürdürmüştür. Sevgili Pervin Oduncu buna karşı demokratik mücadelesini yürütmüş bir kadındır.
Zeynep Ölbeci siyasal mücadelesini kadının özgürleşmesine adamıştır
Zeynep Ölbeci, “Şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlar erkek zihniyetine karşı verdiğimiz mücadelenin sonucudur” diyerek siyasal mücadelesini kadının özgürleşmesine adayan bir yoldaşımızdır. Kendilerine buradan sevgilerimizi iletiyoruz.
Aynur Aşan kadın özgürlüğünün, sosyalizmin ve Kürt özgürlük mücadelesinin yılmaz emekçilerinden biridir
Aynur Aşan, Mersin il başkanlığı görevini yürütmüş kadın özgürlüğünün, sosyalizmin ve Kürt özgürlük mücadelesinin yılmaz emekçilerinden biridir. Sevgilerimizi iletiyoruz. Sevgili Aynur, mutlaka hep birlikte özgürleşeceğiz.
Figen Yüksekdağ ömrünü devrimci sosyalist mücadeleye adadı
Sevgili Figen Yüksekdağ’a 32 yıl ceza verdiler. Ömrünü devrimci sosyalist mücadele içinde ve Kürt halkının yanında geçiren, açlığa ve yoksulluğa karşı mücadeleye, kadınların kurtuluş mücadelesine adamış bir siyasetçidir. “Kimsenin yüzü düşmesin, yüreği kararmasın. Bugüne kadar yıkamadılar, diz çöktüremediler, ağır bedellerle ve cefalarla beslenen yolumuzdan bizi döndüremediler. Bundan sonra da başaramayacaklar. Direne direne var olduk, direne direne kazanacağız” sözleriyle karşıladı bu kararı. Sevgili Figen, buradan sesimizi sana duyurmak istiyoruz. Senin gibi bizler de direne direne kazanacağız. Bu da sizlere sözümüz olsun. Sizlere layık olacağız, bunun için sonuna kadar emek vereceğiz ve mutlaka başaracağız.
Selahattin Demirtaş aktif siyasete katılarak ülkenin barışının sembol isimlerinden biri oldu
Sevgili Selahattin Demirtaş, 90lı yıllarda bugünkü iktidarın ortakları olan karanlık güçlerin uyguladığı insanlığa karşı suçlarla ilgili insan hakları mücadelesi vermiştir ve aktif siyasete katılarak ülkenin barışının sembol isimlerinden biri olmuştur. Onun şahsında insan haklarından, barış mücadelesinden ve Kürt siyasetinden intikam almak istiyorlar. “Bin ömrüm olsa hepsini halkım için feda ederim. Moralli olun, dik durun, direnin. Umudumuzu, hayallerimizi, geleceğimizi zorbalara teslim etmeyeceğiz. Biz bir insanlık hareketiyiz, yenilmezler hareketiyiz” dedi. Evet, Sevgili Selahattin başkan, biz bir insanlık hareketiyiz, direnenler ve yenilmezler hareketiyiz. Tıpkı siz bu kararı nasıl dimdik ve moralle karşıladıysanız, emin olun biz dışarıdaki arkadaşlarınız da mücadelede bize devrettiğiniz bayrağı asla yere düşürmeyeceğiz ve zafere ulaşana dek mücadelemize devam edeceğiz. Sizlere ve tüm halklarımıza sözümüz olsun.
Kobanî Kumpas Davasında alınan karar öfkemizi daha da büyüttü
Benim için zor bir grup konuşması oldu, çünkü yüreğimizin bir parçası şu an o demir parmaklıkların ardında. Bunun elbette acısı büyük ama aynı zamanda öfkesi de çok büyük. Şu bilinsin ki alınmış olan bu karar öfkemizi daha da büyüttü, mücadelede bizleri daha da biledi. Sevgili Tuncer Bakırhan ile birlikte dün Selahattin Demirtaş’ı, önceki gün de Figen Yüksekdağ’ı cezaevinde ziyaret ettik. Moralleri çok iyiydi. Kararı büyük bir metanetle karşılaşmışlar. Bunun bir toplumsal mücadele olduğunu söylediler. Dışarıdaki arkadaşlarımızla mümkün mertebe dayanışmayı hep birlikte büyütelim ve bu toplumsal siyasal mücadeleyi birlikte verelim mesajını verdiler. Dayanışmanızdan dolayı sizlere çok teşekkür ediyorlar, selam ve sevgilerini iletiyorlar.
Tetikçilerin hepsi serbest, siyasetçiler ceza alıyor; işte bunların “Türkiye Yüzyılı” dedikleri budur
Milli yargı dedikleri Kürt ve devrimci düşmanı yargıdır. Milli yargı dedikleri mafyayı aklayan, çetelere destek olan yargıdır. Cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi darbesi olan Kobanî Kumpas Davası AKP ve MHP’nin genel merkezlerinde tezgahlandı, karar bu merkezlerde verildi. Mahkeme heyeti biat etme karşılığında her türlü çeteleşmenin ve mafyatik ilişkilerin içine girdi. Kobanî Kumpas Davasının görüldüğü Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde heyet başkanlığını yapmış zatın suç örgütü yöneticisi olduğu ortaya çıktı. Kumpas davalarıyla başlayan hukuksuzluk yargıda bir bataklığa dönüşmüş durumda. Bu bataklıkta Türkiye her gün yeni bir mafya, yeni bir çete olayına uyanıyor. Yeni paralel yapılar türedi ve hakların bir arada yaşama taleplerine suikast düzenliyorlar. Ankara Emniyetindeki haberlere baktığımızda at izinin it izine karıştığını görüyoruz. İktidar güdümlü suç örgütlerine bir diğer iktidar güdümlü suç örgütü operasyon çekiyor. Devletin bağırsakları patlamış, kirli ilişki ağları ortaya dökülmüştür. Sokak ortasında insan öldüren çeteler ve mafyalar, medya tetikçileri hepsi serbest; siyasetçiler ise ceza alıyor. İşte bunların “Türkiye Yüzyılı” olarak tanımladıkları yüzyıl ne yazık ki böyle.
Bu çürümüş ve kokuşmuş düzenden adalet beklemiyoruz
Kobanî Kumpas Davası başta olmak üzere partimiz üzerinde tezgahlanan birçok kumpası, değerli halklarımızla, dostlarımızla ve kurumlarımızla, dost dayanışmacı güçlerle birlikte boşa çıkarmayı başardık. Bu çürümüş ve kokuşmuş düzenden adalet beklemiyoruz. İktidar temsilcilerinin gurur duydukları yargı sistemi işte çete, mafya ve siyasetin el ele vermiş olduğu bir sistemdir. Susurluk’a rahmet okutan bir çeteleşme ve kirlilik ağının devletin her yerinde zuhur ettiğini görüyoruz. İşte bunların gurur duydukları yargı sistemleri budur.
Değerli işçi, emekçi, yoksul kardeşlerim, adalet ve barışın olmadığı yerde refah olmaz. Kobanî Kumpas Davasında arkadaşlarımız adaletsizliğe ve yoksulluğa itiraz ettikleri için bu cezaları aldı. AKP, yoksula kemer sık diyor; ceza verdikleri arkadaşlarımız ise açlık ve yoksulluk olmasın, herkes başını yastığa koyduğu zaman karnı tok olsun diye mücadele ettiği için hapishanede.
Arkadaşlarımız itirazları büyüttüğü için cezaevinde
Değerli esnaf kardeşlerim, bildiğiniz üzere geçen günlerde bir tasarruf paketi açıklandı. Tasarruf paketinin hemen ertesindeyse esnafa daha önce verilen kredilerin faizlerini arttırdıkları haberini verdiler. Bu iktidar hile ve kumpası sadece siyasilere değil esnafa da yapmıştır ve verdikleri kredilerin faizini daha sonra yine hileyle artırmıştır. Şiddet ve gerilimden dolayı çöken ekonomiyi, adaletsiz ekonomi politikalarından dolayı çöken ekonomiyi hile ve düzenbazlıkla yine emekçinin ve yoksulun sırtına yüklüyorlar. İşte Kobanî Kumpas Davasından yargılanan arkadaşlarımız siz değerli işçilerin, emekçilerin, yoksulların, esnafın yanında olduğu için, bu itirazı büyüttüğü için cezaevinde. Ola ki bu itiraz büyür de bizi yerimizden eder korkusuna kapıldıkları için arkadaşlarımızı hapishanede tutuyorlar.
IŞİD zihniyetinin Türkiye topraklarında büyümesini engellemek için kadınlar mücadele yürüttü
Bu davada yargılanan kadınlar, kadına yönelik şiddetle mücadele ederek bugüne geldiler. Bütün ömürlerinde erkek egemen sisteme karşı toplumsal cinsiyet rollerini reddederek dimdik ayakta durdular. Biz bu toplumun üyesiyiz, özgürlük mücadelemizi birlikte yürüteceğiz dediler. Ceza alan arkadaşlarımız IŞİD’in kadınlara yönelik sistematik tecavüzüne, kız çocuklarını pazarlarda satmasına itiraz ettikleri için mücadele yürüttü. IŞİD zihniyetinin Türkiye topraklarında büyümesini engellemek için mücadele yürüttüler. Şu an kadın arkadaşlarımız içerideyse bunun nedeni budur. Buradan bütün siyasi rehine kadınlara selam ve sevgilerimizi gönderiyorum.
Devletin Kürt sorunu konusunda atacağı adımlar konusunda bu karar önemli ipuçları vermiştir
Çok önemli bir karar alındı Türkiye açısından, Türkiye’nin geleceği açısından. Bu iktidarın yol haritasını da bu karar bizlere göstermiştir. Devletin Kürt sorunu konusunda atacağı adımlar konusunda bu karar bize önemli ipuçları vermiştir. Bu kararların ne anlama geldiğini Türkiye’deki bütün demokrasi güçleriyle, bütün siyasi ve toplumsal güçlerle beraber değerlendiriyoruz ve gereğini hep beraber yapacağız. Kobanî Kumpas Davasında yargılama süreci henüz nihayete ermedi. Arkadaşlarımızı içeriden çıkarmak için çok güçlü bir dayanışmayı siz değerli dostlarımızla birlikte örmek istiyoruz. Türkiye’de vicdan sahibi olan, demokrasiden yana olan, iktidarın bu ceberut yöntemine itiraz eden, kadınların katledilmesine itiraz eden, depremzedelerin bu şekilde süründürülmesine itiraz eden, kadınların özgürlüğü için mücadele eden, doğa ve insan hakları için mücadele eden herkesle ve farklı halklardan ve inançlardan insanlarla ve onların örgütleriyle hep birlikte Kobanî Kumpas Davasında alınan bu kararı boşa düşürebiliriz. Yeter ki daha çok dayanışalım, sesimizi daha güçlü bir biçimde çıkaralım. Kobanî Kumpas Davasında alınan bu karar halkın vicdanını, toplumun vicdanını sızlatmıştır. HDP’ye hiç oy vermemiş ve hiç oy vermeyi düşünmeyen, DEM partiye hiç oy vermemiş ve hiç oy vermeyi düşünmeyen kesimlerin de vicdanını yaralamıştır. Bu ceberut iktidara ve bu adaletsiz yargı sistemine karşı bizler örgütlenerek başaracağız, örgütlenerek kazanacağız.
Bu kararı verenlere de toplum lanet yağdıracaktır
Tarih direnenleri yazmıştır, direnenler de tarihi yazmıştır. Arkadaşlarımız bugün yüz sene sonra dahi hukuk derslerinde, siyaset derslerinde okutulacak bir savunma ortaya koydu. Aslında buna savunma demek de yanlıştır, dünya görüşlerini ortaya koymuşlardır. Cezaevinde bulunan bütün siyasi rehinelere sözümüz olsun ki tarihi sizler yazıyorsunuz, direnen halklar yazıyor. Sizlere sözümüz olsun ki bizler tarihin bu sayfalarını hep beraber artıracağız. Denizlerin kalemlerini kıranları kimse hatırlamaz, darbeyi yapan paşalara herkes lanet okumuştur. Tıpkı o paşalara nasıl lanet okunduysa bu kararı bu şekilde verenlere de toplum lanet yağdıracaktır. Dik durmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Düşüncelerimizi savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bize giydirilmek istenen bu deli gömleğini toplum olarak giymeyecek reddedeceğiz, bunun öncülünü hep birlikte yapacağız. Direnerek kazanacağız, mutlaka kazanacağız, dayanışarak kazanacağız. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum
21 Mayıs 2024