Kobanî Kumpas Davasında karar ertelendi, tutuk incelemesi yapılıyor

Önceki dönem Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanî Kumpas Davasında bugün tutukluluk incelemesi yapıldı.  

Kararın açıklanmasının beklendiği duruşmada mahkeme heyeti, hükmün daha sonraki bir tarihte açıklanacağına karar kılmıştı. Heyet, tutsak siyasetçilerin bulunduğu cezaevlerine gönderdiği talimat yazısında, “Mahkememiz dosyasının kapsamı, sanık sayısı, atılı suçlamaların sayısı, taraf beyanları ile sanıklar ve müdafilerinin savunma boyutlarıyla dava dosyasının incelenmesinin henüz tamamlanmamış olması nedeniyle 17.04.2024 tarihinde yapılacak olan duruşmada hükmün açıklanmayacağı, ancak duruşma açılarak tutuklu sanıkların tutukluluk durumunun değerlendirileceği” denilmişti. 
 
Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, milletvekillerimiz, Hukuk Komisyonumuzdan avukatlar, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi, Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, EHP, EMEP temsilcileri ve bileşen partilerimizin sözcülerinin de aralarında yer aldığı çok sayıda kişi duruşmayı izledi. 
 
Tutuklu siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya SEGBİS ile katılırken bir kısmı duruşma salonunda yer aldı. Ali Ürküt, Nazmi Gür, Bülent Parmaksız, Sebahat Tuncel, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Ayla Akat Ata, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Figen Yüksekdağ ve Gültan Kışanak ise duruşmaya katılmadı.

Aynı ezber: Tutukluluk haline devam kararı verilsin
 
Mahkeme başkanı hükme dair, “SEGBİS çözüm tutanaklarının yetişmesi ve dosyanın kapsamı, savunmaların boyutu değerlendirildiğinde bu sürenin yeterli olmayacağını değerlendirerek, hüküm duruşmasının başka bir tarihe ertelenmesine karar vereceğiz. Bu kapsamda bugün tutukluların tutukluluk durumunu gözden geçireceğiz ve hüküm için başka bir tarih vereceğiz” dedi. 
 
Sonrasında mütalaasını sunan iddia makamı ise kuvvetli suç şüphesine dair somut delillerin bulunduğu, “kaçma şüphesi” olduğu iddiasıyla atılı suçlamalara dair tutukluluk sürelerinin aşılmadığı ve suçların katalog suçlardan olduğu iddiasıyla sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.

Alp Altınörs: BM elinde imkan bulunan herkesi dayanışmaya çağırdı
 
İlk olarak beyanda bulunan Alp Altınörs, bir tweet bahanesiyle yıllardır tutsak bulunduklarını hatırlatırken, “IŞİD’e karşı yapılmış çağrı bahane yapılarak hapisteyiz. Bizim çağrımız demokratiktir, ifade özgürlüğü kapsamındadır. IŞİD’in soykırımına karşı yapılmış bir çağrıdır. Sadece 6 Ekim 2014 günü dünyanın en kapsamlı örgütü olan BM’nin o dönemki Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un yaptığı çağrıyı hatırlatacağım. Ban Ki-mun, ‘Bu saldırı daha şimdiden sivillerin kitlesel yerinden edilmesine ve ölümlere sebep olmuştur. Terörist grubun barbarca saldırısı sırasında yaşanan çok ağır insan hakları ihlallerinin ışığında, Genel Sekreter Ayn-El Arab’ın kuşatılmış sivillerini kurtarması için elinde imkan bulunan herkesi dayanışmaya çağırmaktadır’ sözlerini kullanmıştı” dedi. 

Çağrımız soyludur, soykırımı engelledik diye 4 yıldır bizi içeride tutuyorsunuz
 
Altınörs, beyanlarını şöyle sürdürdü: “Ancak siz ısrarla iktidarın bu çağrıyı kriminalize etmeye yönelik kumpas senaryosunu uyguladınız. Dört yıldır bizi içeride tutuyorsunuz. Bizim çağrımız demokratik protesto çağrısıdır. Bu davada yargılanan tek bir kişiye şu camı kırdınız diye bir suçlama dahi yok. Tweet atmaktan 4 yıldır içerideyiz. Hukuken aklanmış bir tweetten bizi 4 yıldır içeride tutuyorsunuz. Bizim çağrımızın amacı açıktır, soyludur ve dayanışmacıdır. Bu halk IŞİD canileri tarafından kılıçtan geçirilirken bizler sessiz kalamazdık ve buna sessiz kalan hükümeti biz aynı zamanda protesto ettik. Bizim çağrımız karşılık verdi, o koridor açıldı ve soykırım engellendi. Soykırım engellendi diye biz 4 yıldır tutukluyuz. Talebimiz bizlerden 4 yıldır çalınmış olan özgürlüğümüzü iade etmenizdir.” 

Dilek Yağlı: Karar duruşmasını ertelemeniz tuhaf

Dilek Yağlı ise, “Heyetiniz 4 yıldır dikkate almasa da dinlediğinizi varsaydığım şeyleri tekrar etmenin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. İlk sorgu ve savunmalarda ve esasa dair savunmalarda görüşlerimizi dile getirdik. Şimdiye kadar pek çoğunu duymadınız. Bugün karar duruşmasının ertelemesini duyduğumda şaşırdım. Bugüne kadarki ara isteme taleplerimizi ya da ‘bu şekilde yargılama sağlıklı yapılamaz’ sözlerimizi şu an dikkate almanız biraz tuhaf” diye ifade etti.  

Dayanışma çağrısını ya tahliye edeceksiniz ya da cezalandıracaksınız

Davadaki usul işlemlerinin dahi henüz tamamlanmadığını dile getiren Yağlı, şöyle devam etti: “Örneğin 22’nci celse ile ilgili tutanağınız henüz bize ulaşmış değil. Beni Dilek Yağlı olarak değil, fikirlerimi yargıladığınız. ‘HDP, Anayasal haklarını kullanamaz’ dediniz. Vereceğiniz karar da benimle ilgili bir karar olmayacak. Geldiğimiz aşamada kendimizi tekrar ediyoruz. Tahliye taleplerini usulen yapıyoruz. Dilek Yağlı’yı tahliye etmeyeceksiniz. Ancak Kobanê’ye dair dayanışma çağrısını tahliye etmiş ya da cezalandırmış olacaksınız. 4 yıldır infazı beklenen bir ceza ile bizi rehin almış durumdasınız. Sizi hukuka davet ediyorum.”

Günay Kubilay: Bugün de olsa aynı çağrıyı yaparız
 
Davanın politik bir tercih olarak devreye konulduğunu belirten tutsak siyasetçi Günay Kubilay, “HDP ile meşru zeminlerde mücadele etmeyi göze alamayan siyasi iktidar, gayri meşru yollara başvurmuştur ve 6 yıl sonra bu kumpas davasını başlatmıştır. Siz de heyet olarak bu durumunu görüyorsunuz. Bu uygulamaların da bir sınırı var. Bizim buradaki tek bir eylemimiz vardı. HDP MYK’sının tek eylemi vardı. 6-7 Ekim’deki Twitter çağrısı. Bu çağrı IŞİD barbarlığına karşı yapılmış meşru bir çağrıdır. Bugün de benzer bir şey olsaydı, bu çağrıyı yapardık” ifadelerine yer verdi ve şöyle devam etti:
 
Bizleri cezalandırmak IŞİD’i ödüllendirmek olacaktır
 
“Bugün İsrail’in soykırımcı tutumuna da karşı çıkıyoruz. Bu bizim açımızdan konjonktürel bir mesele değildir. Dünyanın neresinde olursa olsun ezilen, baskıya uğrayan, soykırıma maruz kalan hangi halk varsa HDP onun yanındadır. O yüzden de ortada MYK’nın işlemiş olduğu bir suç varmış gibi yapılmasını kabul etmiyoruz. Orada demokratik bir destek çağrısı vardır. Bu aynı zamanda insanım diyen herkesin onurla sahip çıkacağı bir destek çağrısıdır. Böyle bir destek çağrısını yapan, demokratik nitelikte çağrıyı yapan bizleri bugün cezalandırmak aynı zamanda IŞİD’i ödüllendirmek olacaktır. Böyle bir ödülü IŞİD’e bahşetmeyeceğinizi düşünüyorum. Siz açık bir mahkeme olarak bir karar vereceksiniz. Bu aynı zamanda sizin göreviniz ama bu tür davalarda son sözü her zaman tarih söyler. Tarih bu konuda en büyük yargıçtır. Dolayısıyla bizim sözümüz ve eylemimiz şimdiden haklı çıkmıştır.” 

İsmail Şengül: Çağrımızın temelinde IŞİD’in katliamlarını durdurmak vardı, bunu anlamak için 4 yıl mahkeme yapmaya gerek yoktu 

İsmail Şengül ise Kobanî Davasında açığa çıkacak tablonun Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki gidişatını belirleyeceğini dile getirdi. Şengül, “Bugünlerin geçeceğine inanıyorum. Bu davanın esası HDP’de siyaset yapmak, çeşitli görevler almaktır. Bu süreçte atılmış bir tweet kriminalize edilmiştir ve bu iddianame düzenlenmiştir, yargılama başlamıştır. HDP’de görev almak maalesef kriminal bir olgu olarak sunulmuştur. Türkiye demokrasisi açısından çok büyük karar bir lekedir. Birçok farklı bileşenden oluşan, Kürt sorununda demokratik çözümü savunan, kadınların ve gençlerin özgürlük mücadelesini savunan Türkiye’nin 3’üncü siyasi partisinin bu biçimiyle kriminalize edilmesi siyasidir. O dönemki çağrımızın temelinde IŞİD’in katliamlarını durdurmak vardı. Bunu anlamak için 4 yıl mahkeme yapmaya gerek yoktu” dedi. 
 
Selahattin Demirtaş: Tüm arkadaşlarımın özgürlüğünden başka bir talebim yok
 
Son olarak beyanda bulunan Selahattin Demirtaş, “Herhangi bir söz talebim yok. Tüm arkadaşların özgürlüğünü talep ediyorum” dedi. 
 
Siyasetçilerin tahliye edilmesini isteyen Hukuk Komisyonumuz ve avukatlar da “Mahkemenizin Türkiye’yi rahatlatacak tahliye kararını vermesi gerekiyor” dedi.

17 Nisan 2024