Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, ESP MYK Üyesi Orhan Çelebi, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, TJA, Barış Anneleri, bileşen partilerimiz ve yöneticilerimizin katılımıyla Urfa'nın Suruç ilçesinde, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılara ilişkin basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Bayındır, Hatimoğulları ve Beştaş şunları söyledi:
Bayindir: Hûn li ser Rojava qirkirin, şer û talankirinê ferz bikin hûn nikarin li vî welatî bibêjin em birayên hevdû ne
Hevserokê Giştî ye DBPê Keskin Bayindir di axaftina xwe de diyar kir ku Kurd dê li hemberî êrişan li ber xwe bidin û wiha domand “desthilatdariya AKP û MHPê dixwaze li hemberî Rojava polîtîkayên qirkirinê bimeşîne. Lê bila bizanibin qirkirin qedera gelên me nîne, dev ji vê polîtîkaya xwe ya talanker û qirkirinê berdin. Deh salên dawî ji bo qirkirin û talankirinê we hemû sermayeya xwe li Rojava bihurand lê hûn bi ser neketin, hûn û dîsa bi ser nekevin. Îro dilê gelê dinyayê ji bo gelê Rojava û gelên mezin diavêji. Gelê Rojava li hemberî qirkirina we û talankeriya we ne bi tenê ye. Dev ji van polîtîkayên xwe yên qirêj berdin. Bi milyonan dil û ceger li hemberî we dê li ber xwe bidin. Ji Rojava re qirkirin li Tirkiyeyê destê biratiyê nabe. Gelê Kurd li çar aliyê Kurdistanê yek e. Dilê wan bi hev re diavêje. Baş zanibin ger ku hûn li ser Rojava qirkirin, şer û talankirinê ferz bikin hûn nikarin li vî welatî bibêjin em birayên hevdû ne. Gelê Kurd vê siyaseta we qebûl nake. Gelê Kurd bi salan e li hemberî siyaseta we ya qirêj û li hemberî durûtiya we li ber xwe dide. Bila gelê me, gelê Kurd û gelê Rojhilata Navîn bi tekoşîna xwe, bi têkoşîna Rojava bawer bibe. Di şoreş û têkoşîna Kobaniyê de peşengê navdar Gelhat digot; eşr û ezman jî bibe yek em rê nadin dagirkeriyê, em rê nadin talanê, em rê nadin kuştinê. Soz û peyman be ji gelê me re em ê pêşî li vê siyaseta qirêj û dagirkeriyê bigirin. Heya ev der bibe erdnîgariya biratiyê em ê bi hev re têkoşîna xwe bidomînin. Heya azadiyê em ê bendekî wekî sûrên Amedê li pêşiya vê dagirkeriyê bigirin. Em îro bi hezaran li vir in, em ê sibê bi milyonan kes pêşiyê li vê dagirkeriyê bigirin. Bila gelê me bi têkoşîna xwe bawer bibe. Me li vir bi mehan li ber xwe da em ê dîsa li ber xwe bidin. Ev rih û cewher bi vî gelî re heye. Em xwediyên vê siyaseta qirêj hişyar dikin. Em dibêjin siyaseta xwe ya qirêj ya talankirinê û dagirkeriyê ya sala 2014an dubare nekin. Ev siyaseta we ya talankirinê û dagirkeriyê dê bi rihê dayikan, bi rihê ciwanan, bi rihê gelê Kurd û gelê mazlûm dê paşde vegere.
Li ser navê rêxistinên hov ên cuda cuda hûn dixwazin perdeya tarîtiyê, hovîtiyê, qirkirinê li ser Kurdistanê, Sûriyeyê û Rojava fireh bikin û mezin bikin. Lê Rojava îro hêviya azadiyê ye, ronahiya gelê Kurdistanê ye, ya gelên Tirkiyeyê û dinyayê ye. Em nahêlin hûn vê hêviyê bi tarîtiyê veşêrin. Kes nikare rê li pêşiya me bigire, heya azadiyê em ê li ber xwe bidin.
Hatimoğulları: El Kaide’nin ürünleri el değiştirerek HTŞ oldu
Buradan, sınırın sıfır noktasından bütün Türkiye halklarına bölgenin barışının mesajını vermeye geldik. Her ne kadar yollarımızı, geçişimizi engelleseler de sözümüzü bu gök kubbenin altından Ortadoğu'ya, Rojava’ya, Suriye’ye ve bütün dünyaya duyurmak üzere buradayız. Bölgede barışın, huzurun ve halkların kardeşliğinin tesis edileceği bir düzen kurulana dek mücadelemiz devam edecek. Biz bu filmi daha önce izledik. 2011’de Suriye savaşı başladıktan sonra, dış güçler tarafından adeta imalatı yapılmış olan IŞİD ve türevi örgütler Suriye sahasına salındı. Bunlar El Kaide’nin ürünü örgütler, El Nusra’nın ürünü örgütler, IŞİD’in ürünü örgütler. Şimdi isim değiştirip HTŞ olmuş ya da Suriye Milli Ordusu olmuş, fark etmez; aynı kaynaktan gelmekte, aynı güç tarafından beslenmekte, eğitilmekte, donatılmaktadırlar.
Suriye’deki çeteler emperyalist güçlerin ve Türkiye'deki iktidarın ortak imalatı olan çetelerdir
Özellikle Türkiye’nin oradaki askeri varlığını geri çekmemesinin, şu ana kadar hala devam ettirmesinin ürünüdür oradaki çeteler. Cumhurbaşkanı, SMO için “Suriye'nin Kuvayi Milliyesi” demişti. İşte Kuvayi Milliye ile aynı şekilde eğitip donattıkları, yani komuta merkezlerinde yer aldıkları ve yer verdikleri güçler, Suriye’de Halep’e girmiş, oradan Tel Rıfat’a ve şimdi Cerablus’a operasyon yapmayı hedefliyor. Biz her yerde ifade ettik. Sahte güvenlikçi politikalarla bu iktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor. Türkiye’nin yapması gereken barış siyasetidir, diplomasidir, diyalogdur dedik. 911 km’lik Suriye sınırımızın güvenliği barışla tesis edilir dedik. İslam’ın değerlerini siyasi emelleri için araç haline getiren bu çetelere güvenirseniz, döner bu çeteler sizi vurur dedik. Nitekim IŞİD’in hem Türkiye’de hem Avrupa ülkelerinden Amerika’ya kadar gerçekleştirdiği katliamlar ortadadır. Suruç Katliamını unutmadık, Ankara Gar Katliamını, Antep’teki düğün katliamını unutmadık. İstanbul’da, Ankara’nın göbeğinde IŞİD’in gerçekleştirdiği katliamları unutmadık. İşte o eğitip donattıkları dönüp Türkiye’yi vurdu. Bunu bile isteye gerçekleştirdi bu iktidar. Ömrünü uzatmak için 10 Ekim Katliamına da göz yummuştu. Mahkeme tutanaklarını okuyan her insan, o eğitip donattıkları çetelerin Antep sınırından Ankara’ya nasıl vardıklarını, bombaları nasıl hazırladıklarını görür. Canlı bombaları nasıl hazırladıklarını zaten itiraf ettiler ve hepsi belgelerde mevcuttur. Hangi emniyet müdür yardımcısıyla, MİT’in hangi kadrosuyla görüştüklerini de ifadelerde görebilirsiniz. İşte bu çeteler, bölgede bunları yapmak için, otoriter rejimlerin devam etmesi için, emperyalist güçlerin ve Türkiye'deki mevcut iktidarın ortak imalatı olan çetelerdir.
Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor
Suriye’de barış sağlanmalıdır. Suriye’de barışın sağlanması, bölgede barışın ve istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Bugün Filistin’de, Gazze’de devam eden savaş hala can alıyor. Rusya-Ukrayna savaşı hala can alıyor. Dünya nükleer silahların tehdidi altında. Küresel ölçekte büyük bir savaşın çıkma ihtimali varken, Türkiye’deki iktidar, “Kürt sorununu çözeyim de gerçek anlamda iç barışımı sağlayayım” demiyor. Oraya bu çeteleri salarak barış ortamını zehirliyor. Buradan iktidara bir kez daha sesleniyoruz: Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor. Suriye’de attığınız her olumsuz adım dönüp bizleri vuruyor. Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmekten imtina ettiğiniz için şu an bölgede artık söz sahibi değilsiniz. Yaptığınız barış çağrısının dahi bölgede bir karşılığı yoktur. Bugün Türkiye’nin bu iktidar sayesinde yaptığı hiçbir çağrının artık bir karşılığı kalmamıştır. Bu kaos döneminde, bu savaş ve çatışma döneminde, Kürtlerin kazanımlarını ellerinden nasıl alabileceklerini düşündükleri için ülke daha çok bataklığa sürükleniyor. Bir kez daha çağrımızı yeniliyoruz. Kürt sorunu, barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye kendisini daha fazla güven içinde hissedecektir. Türkiye aynı zamanda Suriye ve Rojava’da Kürt halkının pratiği ve mücadelesiyle elde ettiği statünün resmileşmesi için çalışmalıdır. Suriye'de demokratik bir anayasanın yazılması için çalışmalıdır. Atılacak ilk adım Astana görüşmelerindeki kimi kararların hayata geçirilmesidir. Astana’daki en önemli mutabakat neydi? İdlib’deki bu çetelerin, dini duyguları siyasi ve kötü emellerine alet eden bu çetelerin silahsızlandırılmasıydı. Ama tam tersini yaptılar. İdlib’de daha çok silahlandırdılar ve şimdi yepyeni bir savaşın ve çatışmanın çıkmasına sebep oldular.
Ortadoğu halkları kardeştir, aralarına kimse çomak sokmaya kalkmasın
Bu süreçten Türkiye halkları karlı çıkmaz; Türkiye ve bölge halklarına fayda gelmez. Bu kadar kaos içinde olan bir yerde olması gereken en önemli şey Türk-Kürt-Arap barışının gerçekleşmesidir. Türkiye’nin bunun için çalışması gerekmektedir. Ama tam tersini yapıyorlar. Bilsinler ki bizler bunun için çalışmaya devam edeceğiz. DEM Parti olarak barış dostu olan, demokrasi mücadelesinden yana olan her kesimle birlikte Türkiye’de de dünyanın dört bir yanında da barış mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki Ortadoğu’nun refaha ve huzura kavuşmasının yolu demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmekten geçiyor. Demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmek için Türkiye’den başlayacağız. Tüm engellemelere rağmen, sahte barış vaatlerine ve komplolara rağmen bunu bizler adım adım gerçekleştireceğiz. Barış projemizi sınırın öte yanına adım adım taşıyacağız. Cetvelle ayrılan bu sınırlar, halkların arasında bir sınır olamaz. Bu bölge, halkların duyguları, düşünceleri ve kültürel değerleriyle birleşmiş olan bir bölgedir. O nedenle buradan bir kez daha diyoruz ki mücadelemizi mutlaka ama mutlaka onurlu bir barış için hayata geçireceğiz. Astana Mutabakatına ve belli başlı maddelerine dönülmesi, sonraki süreçte de barışın tesis edilmesi için sadece Türkiye’deki güçlere değil bütün dünyadaki demokrasi güçlerine ve insan hakları savunucularına Suruç'tan çağrımızı yeniliyoruz: Ortadoğu halkları kardeştir, aralarına kimse çomak sokmaya kalkmasın. İlle selem. Aştî, aştî. Barış barış.
Beştaş: Dünyanın her tarafındaki Kürtler Suriye’deki Kürtler ile birlikte direnecek
HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş da yaptığı konuşmada Suriye halklarına ve Rojava halkına yönelik saldırıları kınadı. Daha önce Rojava’ya yönelik yaşanan IŞİD saldırılarını hatırlatan ve bu saldırıların Kürt halkı tarafından durdurulduğunun altını çizen Beştaş, “Dün IŞİD saldırılarını Kürt halkı ve dostları durdurdu, bugünkü saldırıları da durduracağız. Oradaki çetelere, insanlık düşmanlarına karşı tek yürek duracağız. Bu konuda gücümüze güveniyoruz” dedi. Ortadoğu’nun ateş topuna döndüğünü ve halkların katliam tehdidiyle karşı karşıya kaldığını belirten Beştaş, bu katliamın canlı yayınlarda verildiğini söyledi. Beştaş, yandaş basının insanlık düşmanı çetelerin sözcülerini konuşturduğunu ama katliama uğrayan halkları haberlerinde yansıtmadığını belirtti. Beştaş, “Bir halkı terörist olarak kodluyorlar. Orada milyonlarca insan eşit ve adil bir yönetim kurmuş. Rojava direndi kendi toprakları ve geleceği için. Ama Türkiye yönetimi, orayı düşman belleyen ve karşısına alan bir yaklaşımla siyasetini yürütüyor. İktidar bloku 10 yıl önce de bugün de Kürt halkı üzerinden silahlarını çekmedi, Kürt halkını tehdit etmekten vazgeçmedi” şeklinde konuştu. İktidarın “Kürtler bizim kardeşimiz, onlarla sorunumuz yok” sözlerine tepki gösteren Beştaş, “Siz Kobanî’deki Kürt ile Suruç'taki Kürt’ü nasıl ayıracaksınız? Kürtler buradan oraya kadar kardeştirler, kan bağı var. Siz orada çetelere güç vereceksiniz ama buradaki Kürtlerle de barış yapacaksınız, öyle mi? Kardeşlerimiz orada katliam tehdidi altındayken, biz burada sizi sessizce izleyeceğiz, öyle mi? Yok öyle bir dünya! Buradaki milyonlarca Kürt de tabii ki Suriye’de yaşayan akrabalarıyla ve kardeşleriyle birlikte olacak, birlikte direnecektir. Barışın yolu, Kürtlerin üzerinden silahlarınızı çekmenizden geçiyor, Kürtleri kabul etmekten geçiyor” dedi. Beştaş, “Kürt halkı birlikte yaşadığı halklarla yan yanadır, iç içedir. Birlikte mücadele temel ilkemizdir. Biz birlikte mücadele ederek Kürt halkının kazanımlarının gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Bize dokunan el diğerine de dokunuyor. Bizi ayırmaya çalışanlara karşı birlikte mücadeleyi büyüteceğiz. Siz Suruç ve Kobanî’yi ayıramadınız, ayıramazsınız; Kürt halkını bölemediniz, bölemezsiniz” dedi.
Açıklamanın ardından işgal ve saldırılara karşı insan zinciri oluşturuldu.
4 Aralık 2024