
Grup Başkanvekillerimiz Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli ile milletvekillerimiz, kayyım darbesine ve son dönemde seçilmişlere yönelik gerçekleşen saldırılara ilişkin TBMM’de açıklama yaptı. Temelli, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
31 Mart’tan bu yana 11 belediye kayyım darbesiyle gasp edildi ve 1 milyon seçmenin iradesi yok sayıldı
Eş Genel Başkanlarımız ve tüm seçilmişlerimizle birlikte bugün saat 13:00’te Güvenpark’ta kayyım darbesine karşı bir açıklamamız olacak. Bizim de bu açıklamadan önce burada, yani tam da Meclis’te Meclis Başkanımıza yönelik bir çağrımız olacak. Kendisinin kayyım konusunda inisiyatif almasına yöneliktir bu çağrımız. Van kayyımı, 11’inci kayyımdır. Bugüne kadar, Türkiye’de seçilmişlere yönelik bu darbeci zihniyetle, 11 kayyım atanmıştır. Halkın iradesi yok sayılmıştır. Neredeyse 1 milyonu aşkın insanın iradesi gasp edilmiş durumdadır. Bu 11 kayyım aslında Türkiye demokrasisinin fotoğrafını da bize göstermektedir. Yerel meclislere ve yerel seçilmişlere yönelik bu saldırıya karşı kuşkusuz TBMM’nin yapması gerekenler vardır. Yapılması gerekenler konusunda da en önemli sorumluluk Meclis Başkanına düşmektedir.
Toplumun yüzde 65’ini temsil eden 10 partinin hazırladığı kanun teklifini bir an önce Genel Kurula getirin
Bildiğiniz gibi, kayyım uygulaması 15 Temmuz Darbesinden sonra yürürlüğe giren OHAL döneminin bir uygulamasıdır. OHAL döneminde çıkarılmış olan bir KHK’yı referans vererek ve daha sonrasında bunu yasalaştırarak hala bir OHAL düzenini sürdürmek isteyen bir iktidar var karşımızda. Eğer OHAL yasalarıyla yönetecekseniz, bu ülkede demokrasiden ve hukuktan bahsetmek mümkün olmaz. OHAL uygulamaları sonuçta bir darbe uygulamasıdır. Darbe aklıyla var olan bir yasada ısrar etmek de seçilmişlerin tümünün, ister vekil olsun ister yerel yönetici olsun, içine sindireceği bir durum değildir. İşte bu nedenle TBMM çatısı altında 10 parti bir araya gelerek bir kanun teklifi hazırladık. Belki de bugüne kadar yapılmış en kapsamlı oydaşmadan bahsediyoruz. Bu 10 partinin kamuoyundaki temsiliyeti yüzde 65 civarındadır. Yani halkın mutabakatı anlamı da var. Bir yanıyla Türkiye’de partiler ve seçilmişler ama en genel anlamıyla da halk kayyımlara karşıdır. Meclis’in bir sorumluluğu vardır. Bu kanun teklifinin bir an önce Genel Kurula gelmesini ve yasalaşmasını talep ediyoruz. Bu konuda sayın Meclis Başkanımıza çok önemli bir rol düşüyor. Meclis Başkanımız, sürekli olarak sivil anayasadan bahsediyor ve darbe anayasasından kurtulmamız gerektiğini söylüyor. Bu konuda kendisiyle mutabıkız. Bizi ziyaret ettiğinde de bunu çok açık şekilde ifade ettik. Ama sadece anayasayı sivilleştirmek yetmez, Türkiye’deki birçok yasayı da sivilleştirmek gerekiyor. İşte onların başında da bu kayyım uygulaması gelmektedir, bu yasa gelmektedir. Bugünkü darbe anayasasına bile aykırılık taşıyan bu uygulamaya karşı, nasıl ki muhalefet partileri kendiliğinden bir araya gelmişse, Meclis Başkanımız da şimdi inisiyatif alıp iktidar ve muhalefeti bu konuda ortaklaşmaya davet etmeli ve bu kanun teklifinin yasalaşması konusunda inisiyatif almalıdır.
Kayyım uygulamalarından kurtulamadığımız sürece Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değildir
Bu kayyım uygulamalarından kurtulamadığı sürece Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukuk devleti olması mümkün değildir. Böyle bir uygulama ile demokrasinin yan yana gelmesi, bağdaşması mümkün değildir. Meclis Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’a bir başka konuda da çağrı yapmak istiyoruz. Kayyım uygulaması bir darbe uygulamasıdır ve bu uygulama her devreye girdiğinde ortaya konan sahne de darbecilerin ortaya koyduğu sahneden farksızdır. İnanılmaz bir kolluk gücü şiddetiyle halkımız ve seçilmişler yüz yüze gelmektedir. En son Van’da olduğu gibi. Van Belediyemize inanılmaz bir saldırı gerçekleşmiş, binadaki birçok insan yaralanmış ve hayati tehlikeyle karşı karşıya gelmiştir. 15 Şubat’taki kayyım ataması sonrası adeta kolluğun açık bir saldırısıyla Van halkı karşı karşıya kalmıştır. O denli şiddetli bir saldırı vardır ki kabul edilmesi mümkün değildir.
Seçilmişlere yönelik şiddet görüntülerini İçişleri Bakanıyla paylaştık ama bakanlığın sessizliği sürüyor
İşkence ve gözaltı uygulamaları bütün görüntüleriyle ortadadır. Bu görüntüleri tespit ettik ve kamuoyuyla da paylaştık. Ama burada daha da vahim bir durum ortaya çıktı. Bu şiddeti sergileyen kolluk, orada aslında halkın iradesini ve temsilcilerini yok saydığını açık bir şekilde beyan etti. “Ben devletim” dedi. Bu faşizan uygulamaları da devlet ve toplum karşı karşıya geldiğinde nerede duracağını göstermiş, teşhir etmiş oldu. Ciddi bir saldırı söz konusu oldu. Bu saldırılarla maalesef seçilmiş arkadaşlarımız da karşı karşıya kaldı. Grup Başkanvekilimiz Sayın Gülistan Kılıç Koçyiğit’e yönelik tehditler -ki görüntüleri var-, Newroz vekilimize yönelik saldırılar -ki görüntüleri var- ve diğer seçilmiş arkadaşlarımıza, belediye eş başkanlarımıza yönelik saldırılar var. Gözaltılar, ters kelepçeler, bunların da görüntüleri var. Bu görüntüleri İçişleri Bakanlığı ile paylaştık. Dedik ki, kolluğun bu kanun dışı, yasa dışı uygulamalarına, saldırılarına karşı ne yapacaksınız? Tespit ettik, bunu yapanları tespit ederek bildirdik. Tabii ki beklediğimiz gibi İçişleri Bakanlığından herhangi bir dönüş olmadı, herhangi bir yaptırım da söz konusu değil.
Muhalif vekillere yapılan saldırılara sessiz kalıp AKP’lilerin hukuksuzluğunu bile savunan bir meclis başkanı istemiyoruz
Ama Meclis Başkanımız, her şeyden önce Meclis’in ve gerçekten bütün milletvekillerinin ortak iradesini temsil ediyorsa, bu konuda mutlaka inisiyatif almalı ve söz kurmalıdır. Taraflı cumhurbaşkanı bu ülkede bugün yaşadığımız birçok demokrasi ve hukuk sorununun kaynağıdır. O nedenle biz burada taraflı bir meclis başkanı istemiyoruz. DEM Parti vekillerine ve seçilmişlerine yapılan bu saldırıya sessiz kalıp AKP’li vekillerin yaptığı hukuksuzlukları bile savunacak halde olan bir meclis başkanı görüntüsü istemiyoruz. Dolayısıyla eğer hukuka sahip çıkmak söz konusuysa, bunu o eşitlikçi ve tarafsız anlayışıyla ortaya koymasını bekliyoruz. Kendisine çağrımız bu yöndedir. Eğer Meclis’i temsil ediyorsa, burada halkın iradesini hep birlikte temsil ediyorsak, o zaman Sayın Meclis Başkanı bu konuda mutlaka inisiyatif almalıdır. Bu şiddete, bu saldırganlığa karşı Meclis’in iradesini, seçilmişlerin iradesini korumalıdır. Seçilmişler halkı temsil ediyor. Tümüyle burada Türkiye’yi temsil ediyoruz. Kürt halkını, Türk halkını ve bu coğrafyada yaşayan bütün halkları, emekçileri, kadınları temsil ediyoruz. Dolayısıyla da sorumluluğumuz büyüktür. Bu sorumluluğun yerine gelmesi konusunda da buradan başta Meclis Başkanı olmak üzere tüm milletvekillerine de çağrı yapıyoruz. Bu sadece kişisel hakların korunması değildir; topyekun bir halkın iradesinin ve haklarının korunmasıdır. Teşekkür ederiz.
19 Şubat 2025