Muhalefete yönelik saldırılar

Grup Başkanvekillerimiz Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli, bileşen partimiz ESP’ye yönelik siyasi soykırım operasyonu, İstanbul Barosu hakkında açılan soruşturma, gazetecilerin gözaltına alınması ve tutuklanması, Gezi soruşturmalarının yeniden açılması ve Siirt Belediyemize kayyım atanması gibi muhalefete yönelik yargı darbesine dönüşen hukuksuzlukların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını talep etti.

TBMM Başkanlığına verilen araştırma önergesinde şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türkiye’de özellikle de Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü sürecinin bitirildiği 2015 yılından beri olağanüstü bir anti-hukuk rejimi topluma dayatılmaktadır. Son on gün içinde de demokratik muhalefete yönelik saldırıların dozu gittikçe artmıştır. Yargı, iktidar tarafından araçsallaştırılarak, demokratik muhalefeti gözaltı ve tutuklamalarla sindirmeye çalışmaktadır. DEM Parti bileşeni olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne yönelik siyasi soykırım operasyonu, İstanbul Barosu’na açılan soruşturma ve davaname, Av. Fırat Epözdemir’in tutuklanması, özgür basın ve muhalif gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturmalar, Gezi soruşturmalarının yeniden açılması, Siirt Belediyesi eşbaşkanımız Sofya Alağaş’a hapis cezası verilmesi ve Siirt Belediyemize kayyım atanması gibi olayların yaşanması, anti-hukuk rejiminin kalıcılaştığını ve derinleştiğini, hiçbir yurttaşın hukuki güvenliğinin kalmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Demokratik muhalefete yönelik yargı darbesine dönüşen bu hukuksuzlukların ve yargının siyasallaşmasının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

GEREKÇE ÖZETİ

Yargı kumpasları demokratik muhalefetin tamamına yayılarak ve hız kesmeden devam etmektedir. Bileşenimiz olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne (ESP) yönelik 21 Ocak’ta başlatılan siyasi soykırım operasyonu, ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş, Sosyalist Kadın Meclisi Genel Sözcüsü Tanya Kara, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eşbaşkanı Berfin Polat’ın da aralarında bulunduğu 34 sosyalistin tutuklanmasıyla sonuçlanmıştır. Soruşturma dosyasında devrimcilere SGDF’nin 11’inci Genel Kurulu ile ESP’nin 4’üncü Olağan Kongresi’ne katılımları, yerine kayyım atanan ve tutuklanan Esenyurt Belediyesi’ne ve Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmasına karşı yapılan eylemler, eylem ve açıklamalarda atılan “Jin, jiyan, azadî” sloganı, Suruç Katliamı’na dair anmanın suç olarak isnat edildiği öğrenilmiştir. Örgütlenme, ifade ve toplanma özgürlüğü kapsamındaki faaliyetlerin kriminalize edilmesindeki tek amaç, Kürt halkının her daim yanında olan, Alevilerin, işçilerin, kadınların mücadelesini yürüten devrimci ve sosyalist güçlerin özgürlük, eşitlik, adalet ve barış mücadelesini geriletmek, halkların birleşik mücadelesini sekteye uğratmaktır.

Devrimci güçlerin yanı sıra meslek örgütleri de iktidarın hedefindedir. 20 Aralık 2024’te gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Suriye’de Fırat Nehri üzerinde yer alan Tişrîn’de İHA’larla katledilmesi ile ilgili İstanbul Barosu’nun yapmış olduğu “Basına yansıyan bilgilere göre, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık'ta saldırı sonucu yaşamını yitirmişlerdir. Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınması Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali niteliğindedir. İki basın mensubu yurttaşımızın öldürülmesi olayıyla ilgili olarak etkin bir soruşturma yürütülmesini, gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.” şeklindeki basın açıklaması nedeniyle 21 Aralık'ta soruşturma açılmıştır. Bu soruşturmanın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Ocak 2025 tarihli davaname ile İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinin görevlerine son verilmesini, yeni baro başkanı ve yönetim kurulu üyeleri seçilmesini talep etmiştir. Yani “amaç dışı faaliyette bulunduğu” iddia edilerek yerine kayyım ataması talep edilen İstanbul Barosu tam da Avukatlık Kanunu’nun kendisine yüklediği insan haklarını savunmak görevini yerine getirdiği için cezalandırılmak istenmektedir.

İktidar ve güdümlü yargısı, İstanbul Barosu’na açtığı soruşturmayı şişirmek, kayyım talebini gerekçelendirebilmek için de Yönetim Kurulu üyesi Av. Fırat Epözdemir’i olmadık gerekçelerle 25 Ocak günü tutuklamıştır. Tutuklama kararında Halkların Demokratik Kongresi kriminalize edilmiş, sokağa çıkma yasakları döneminde Cizre’ye gidişi daha önce takipsizlik kararı verilmesine rağmen mükerrer biçimde suçlama konusu yapılmıştır.

Öte yandan devletin on yıllardır sürdürdüğü cezasızlık politikasından tanıdık olduğu üzere işlenen suçlar değil, bu suçları açığa çıkaran gazeteciler yargılanmaktadır. Meslektaşları Nazım ve Cihan’ın katledilmesini protesto etmek isteyen gazeteciler Gülistan Dursun, Can Papila, Pınar Gayıp, Serpil Ünal, Hayri Tunç, Enes Sezgin, Osman Akın 22 Aralık’tan beri tutukludur. Ayrıca T24 haber sitesi ve gazeteci Seyhan Avşar hakkında da Nazım ve Cihan’ın haberinin yapılması gerekçesiyle soruşturma açılmıştır. Yine gazeteciler Reyhan Hacıoğlu, Ahmet Güneş, Necla Demir, Welat Ekin, Rahime Karvar, Eylem Babayiğit yaptıkları haberler ve programlar gerekçe gösterilerek tutuklanmışlardır. Hakikatin izini süren özgür basın mensuplarının gazetecilik faaliyetleri de iktidarın ve yargının saldırısı altındadır.

GEREKÇE

Bu kumpas dosyaların birçoğu, bilindiği üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in eseridir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 20 Ocak’ta katıldığı bir panelde Akın Gürlek hakkındaki eleştirel sözleri nedeniyle İmamoğlu hakkında da soruşturma açılmış ve ifadeye çağrılmıştır. Ardından ihaleye fesat karıştırma isnadı altında olan CHP’li belediyelere yönelik gerçeğe aykırı rapor hazırlayan bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın’ı ifşa ettiği basın toplantısı nedeniyle 27 Ocak günü bilirkişiyi hedef göstermek suçlamasıyla İmamoğlu hakkında ikinci soruşturma açılmıştır. Erdoğan’ın “Turpun büyüğü heybede” diyerek hedef gösterdiği İmamoğlu’na yönelik ardarda gelen yargı tacizi demokratik muhalefeti sindirmeye dönük siyasi emeller taşımaktadır.

Gazeteci Barış Pehlivan, Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker ve sunucu Seda Selek de 28 Ocak’ta yandaş bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın ile Barış Pehlivan arasındaki görüşmenin ses kaydının programda izinsiz paylaşılması ve yargılamanın seyrini etkileme gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. Bu operasyon Halk TV’ye saldırıya dönüşmüş, Genel yayın yönetmeni Suat Toktaş, program müdürü Kürşad Oğuz da gözaltına alınmış ve Genel yayın yönetmeni Suat Toktaş bugün tutuklanmıştır. İktidar ve bürokratları sabah akşam yargıya kumpas yargılamalar ve siyasi kararlar için talimatlar yağdırırken, gazetecilerin gerçeklerin açığa çıkması için yaptığı haberlere soruşturmaların açılması, ikili hukukun Kürt halkı ve ezilenler başta olmak üzere iktidar yanlısı olmayan tüm demokratik muhalefete karşı da uygulandığını gözler önüne sermektedir.

İktidar demokratik muhalefete karşı kültürel hegemonyasını da yargı sopasıyla, polis marifetiyle kurmaya çalışmaktadır. 12 yıl sonra yeniden Gezi soruşturmasının açılması, olmayan delillerle oyuncu menajeri Ayşe Barım’ın sosyal medyadaki linç ile hedef gösterilerek tutuklanması, aleyhine ifade vermeyen oyuncular Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu aleyhine yalan tanıklıktan soruşturma açılması da AKP’ye biat etmeyen medya dünyasının sesini kısma ve cezalandırma çabasıdır. Bu gözdağı operasyonu, liyakatsiz atamalar, tayinler, ödüller ve teşviklerin hala esir edemediği sanatçılar üzerinde zora dayalı bir rıza inşa etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Ortada ne bir delil ne somut bir iddia olmasına rağmen Ayşe Barım’ın tutuklanması, hiçbir yurttaşın bu ülkede hukuki güvenliğinin ve öngörülebilirliğinin olmadığını göstermektedir. Yapılması gereken AİHM’in Osman Kavala ve AYM’nin Can Atalay kararlarını uygulamak iken yeni ihlaller yaşatılmaktadır.

AKP’nin büyük oranda Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrarından kaynağını alan bu gayrimeşru ve hukuksuz uygulamaları partimize yönelik de ağır şekilde devam etmektedir. Siirt Belediye Eş Başkanımız Sofya Alağaş'a örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 28 Ocak günü 6 yıl 3 ay hapis cezası verilerek, 29 Ocak günü de Siirt Belediyemize kayyım atanmıştır. Mahkeme heyetinden bir üye hakimin de şerh düştüğü gibi Sofya Alağaş’ın eşbaşkan olmadan önceki mesleki faaliyetleri yani gazeteciliği yargılanmış, tek bir gizli tanık beyanına dayanılarak ceza hükmü kurulmuştur. Oysa başka bir somut delille desteklenmediği sürece tek başına gizli tanık beyanına göre mahkumiyet hükmü kurulamayacağı hem iç hukukun hem de AİHM kararlarının gereğidir. Yargılama tıpkı Hakkari Belediyesi eşbaşkanımız Mehmet Sıddık Akış’ta olduğu gibi belediye eşbaşkanlığından sonra hızlandırmıştır. İktidar yargılamaları kayyım ajandasına göre takip ve dizayn etmekte; hakim ve savcılar da hukuki ve ahlaki sorumluluklarla değil, siyasi hedef ve saiklerle hareket etmektedirler.

Sonuç olarak; bir yandan yargı paketleri açıklanırken bir yandan da olağanüstü antihukuk rejiminin ve ardı ardına gelen yargı darbelerinin arkasındaki siyasi, idari ve yargısal güçler ile toplumda adalet ve hukuki güvenlik duygusu bırakmayan bu güçlerin amaçlarının açığa çıkarılması amacıyla Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

30 Ocak 2025