Grup Başkanvekillerimiz Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli, Narin Güran cinayetinin bütün yönleriyle araştırılması, iddia edilen dostluk ilişkilerinden bağımsız olarak güvenilir ve etkin bir soruşturma yürütülmesinin sağlanması, Türkiye’de çocuklara yönelik şiddet, istismar ve ölüm ile ilgili önleyici politikaların geliştirilmesi amacıyla araştırma önergesi verdi.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Diyarbakır’da Narin Güran’ın kaybolması ve ardından geçen 19 günlük süreç, Türkiye’de çocukların yaşadığı hak ihlalleri ve güvenlik sorunlarını gözler önüne sermektedir. Narin’in cenazesinin bulunma süreci, soruşturmada yaşanan çelişkiler ve spekülasyonların yayılması, kamuoyunun bilgi edinme hakkını kısıtlayan gizlilik kararları derin bir güvensizlik yaratmış, yetkililerin olaya ilişkin çelişkili açıklamaları durumu daha da karmaşıklaştırmıştır. Bu süreçte, gazetecilere yönelik tehditler ve iktidar kanadından gelen açıklamalar, soruşturmanın adil yürütülmediği izlenimini pekiştirmiştir.
Narin Güran’ın ölümüne dair şüphelilerin arama kurtarma çalışmalarına dahil edilmesi ve köydeki suskunluk hali, olaya dair kirli ilişkileri ve nüfuzlu kişilerin etkisini gözler önüne sermektedir. Türkiye’de çocuk istismarı ve kaybolma vakaları her geçen gün artarken, ilgili kurumların bu konuda veri paylaşmaması ve etkili politikalar geliştirmemesi sorunları daha da derinleştirmektedir. Bu nedenle, Narin Güran cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması ve çocukların çocuk olmaktan gelen haklarını koruyarak ve üstün yararlarının gözetilmesi gerekliliğiyle etkili politikaların geliştirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
GEREKÇE
Türkiye’de çocuklar, her geçen gün derinden hissedilen yoksulluk, işçileşme, eğitimden uzaklaşma, güvensiz yaşam, istismar ve ölüm gibi durumların giderek arttığı bir gerçeklikle karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu ülkede çocuklar, ne yazık ki, haklarıyla var olamadan, yaşamı öncelenmeden, öznelliği kabullenmeden, çocukluklarıyla kaybedilmektedir.
Diyarbakır’da Narin Güran’ın kaybedilişiyle, Türkiye toplumu bu gerçekliği bir kez daha görmüş, 19 gün boyunca belirsizlikle dolu bir süreç geçirmiştir. 21 Ağustos’tan bu yana haber alınamayan Narin’in 8 Eylül’de cansız bedeninin bulunması sonrasında, süreç boyunca açığa çıkan ve yanıtlanmayan birçok soru gündeme gelmiştir. Medyada yayılan spekülasyonların çoğalması, kamuoyuna izah sorumluluğu bulunan yetkililerin süreç boyunca yapmış olduğu çelişkili açıklamalar, olay süresince şüpheli durumda olmasına rağmen soruşturmaya dahil edilmeyen kişiler, DNA örneğinin günler sonra alınması, bütün bir topluma konu olmasına rağmen gizlilik kararının getirilmesi, Narin’in bulunduğu derenin 3 kez aranmasına rağmen, arama sonucu bulunamaması gibi durumlar mevcut soruları daha da derinleştirmektedir. Üst düzey ve kapsamlı aramaların yapıldığına dair verilen aktarımlar, bahsi geçen durumlar karşısında gerçekliğini yitirmekte, arama kurtartma çalışmalarının bilinçli bir şekilde manipüle edildiği izlenimini uyandırmaktadır.
19 gün boyunca yerinde bilgi edinmeye çalışan gazeteciler tehdit edilmiş, konuyla ilgili yazan, çizen, aktarım yapan kim varsa hedef gösterilmiştir. Halk TV muhabiri Ferit Demir’in, cenaze töreninde, “asıl seni öldürmeliydik” denilerek aleni bir biçimde tehdit edilmesi, gerçekliğin açığa çıkmasının kaygısını taşıyan ve öldürmeyi sıradan bir eylemmişçesine uygulamaya koyabilecek bir güruhun olduğuna işaret etmektedir.
Öte yandan Narin’in cansız bedeninin bulunması sonrasında, iktidar kanadından bir vekilin, katıldığı bir TV programında - Güran aile fertlerinin de içinde bulunduğu 24 kişi gözaltındayken – söz konusu aile ile ilgili dostluğunu kamuoyuna açıklaması, söz konusu soruşturmanın seyri açısından güvensizlik teşkil etmekte, soruşturma yürütenlere bu “dostluk” bir mesaj iletmektedir. Her geçen gün artan çocuk istismarı, çocuk kaybedilmesi durumlarına ilişkin etkili hiçbir çalışma yürütmeden, verileri kamuoyundan gizleyen, açığa çıkan durumları bütün kurumlarıyla “aile kutsaldır” diyerek, hasıraltı etme çabası içinde olan, failleri cezasızlık politikalarıyla cesaretlendiren ve bu alanda toplumsal politikalar geliştirmeyip çocuk yaşamını değersizleştiren bir iktidarın vekili olarak açıklaması gereken şey karanlık dostluğu değildir. Bilakis, çocukların üstün yararını gözetecek şekilde uygulamaya koymaları gereken girişimlerdir.
Narin’in çuval içine sıkıştırılmış cansız bedeni, gözaltına alınan şüphelilerden birinin itirafı sonucu bulunmuştur. Bu kişi, Narin’in amcası aynı zamanda muhtar Salim Güran tarafından kendisine 200 bin TL teklif edilmesiyle, Narin’in cenazesini alıp, dereye bıraktığını daha sonra amca ile birlikte jandarma eşliğinde arama kurtarma çalışmalarına katıldığını ifadesinde dile getirmiştir. Yani arama kurtarma çalışmaları, suçlu olma potansiyeline sahip kişileri içererek şekilde sürdürülmüştür. Süreç boyunca suskunluk yasasının hakim olduğu, söz konusu ailenin nüfuzlu oluşu, köydeki diğer kimselerin konuşmaya çekindiği, cenaze bekleme salonunda bir kadının “gidin hadi yalan konuşun” diyerek tepki göstermesi ve alandan bulunan bir erkek tarafından yumruk atılarak susturulması gibi yansımalar, olayın ardındaki kirli ilişkilerin derin olduğuna dair izlenimi açığa çıkarmaktadır.
Kaybedilen çocukların ve genç kadınların çoğaldığı Türkiye’de Narin’in başına gelenler ne yazık ki ilk ve son değil. Gülistan Doku 1710 gündür kayıp. Rabia Naz için adalet yerini bulmadı. 4 yaşındaki Leyla da Narin gibi 18 gün sonra bir dere yatağında bulundu. 3 yaşındaki Müslüme, faili olan dedesi aynı zamanda babası tarafından katledilmişti. Bu örnekler, Türkiye’de kaybedilme, şiddet, istismar ve ölüm vakalarının can yakıcı olduğunu özetler niteliktedir. Durum böyle iken, TÜİK, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi yetkili kurumların 2016’dan bu yana veri paylaşmaması ve bu alanda etkin politikalar yürürlüğe koymaması kabul edilebilir değildir.
Bu bağlamda öncelikli olarak Narin Güran cinayetinin bütün yönleriyle araştırılması, iddia edilen dostluk ilişkilerinden bağımsız olarak güvenilir ve etkin bir soruşturma yürütülmesinin sağlanması, Türkiye’de çocuklara yönelik şiddet, istismar ve ölüm ile ilgili önleyici, çocukların çocuk olma haklarından doğan ve özne olarak değerlendirildiği politikaların geliştirilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılması elzemdir.
10 Eylül 2024