Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında AYM’nin TİP Milletvekili Can Atalay’ın seçilme hakkının ihlali kararına karşılık Yargıtay’ın AYM üyelerine yönelik suç duyurusunda bulunması ve devamında yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Oluç, şunları söyledi:

Yargıtay 3. Dairesinin aldığı tutum bir yargı darbesidir

Bu saatte bu açıklamayı yapmak gereği doğdu, çünkü biliyorsunuz öğle saatlerinde Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş başkanlığında Danışma Kurulu toplantısı yapılacağı söylenmişti. Basına öyle bir haber düşmüştü. Fakat anlaşıldı ki bu toplantı yapılmıyor. Bu nedenle dün geceden beri yaşanan, hukuk ve yargı alanında büyük kara bir leke olan yargı darbesine dair birkaç cümle etmemiz gerekiyor. Genel Kurulda da konuştuk. Açıkçası Yargıtay 3. Dairesinin aldığı tutum bir yargı darbesidir. Bu ülkede çeşitli darbeleri çeşitli zamanlarda yaşadık. Askeri darbeler, sivil darbeler oldu. Bu haliyle bir yargı darbesi ise ilk defa yaşanıyor.

Meclis bu darbe girişimi karşısında yapması gerekeni yapmadı

Gerçekten hukuk açısından baktığımızda büyük bir kara leke olarak yazılmış oldu. Maalesef hala dün gece yaşanmış olan bu felaketin cevabı verilemedi. Bu cevap birkaç noktadan verilebilirdi. Bunlardan bir tanesi tabii ki Meclis. Neden? Yargıtay 3. Dairesi almış olduğu kararda Meclis’e parmak salladı. Meclis’in teamüllerini, geçmiş dönemlerde, yani Cemil Çiçek, Binali Yıldırım ve Mustafa Şentop’un görevlerini sürdürdükleri dönemlerde yargı kararlarının okunması ile ilgili teamülleri bilmedikleri ve hatta belki çok önemsemedikleri için karara Meclis’e parmak sallayan bir bölüm yazdılar. Yasama yani Meclis elbette ki Meclis Başkanının başkanlığında, Meclis Divanının öncülüğünde buna bir cevap vermeliydi ama anlaşılan o ki Meclis Başkanı bütün partilerle ilgili bu cevabı Meclis adına verme ihtiyacını duymadı. Bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Meclis cevabını verip kendi iradesini göstermeliydi. Eğer kuvvetler ayrılığından bahsediliyorsa Yargıtay’ın bir dairesi yasama organına parmak sallayamaz. Eğer bu kabul edilirse yasama üzerindeki yargı vesayeti kabul edilmiş olur. Bu da yargı darbesinin çok açık bir tezahürü olur. Bu bir eksiklik oldu. Yapılabilecek ikinci şey neydi Meclis’te? Bütün siyasi partilerin, Meclis’in iradesini savunur bir şekilde bir ortak bildiri imzalayarak pozisyonunu açıklaması olabilirdi. Bu da yapılmadı. Sadece muhalefet partileri Yargıtay 3. Dairesinin bu darbe girişimini kınadılar, eleştirdiler. Ama iktidar ortaklarından böyle bir kınama ya da eleştiri duymadık. Dolayısıyla da partiler ortak bir bildiriyle bu yargı darbesini kınama imkanını elde edemediler. Yani Meclis bu darbe girişimi karşısında yapması gerekeni yapmadı.

Saray Yargıtay 3. Dairesinin darbe girişiminin arkasında durdu

Başka neresi yapabilirdi bunu? Saray yapabilirdi değil mi? Ama dün akşamdan beri Saray’dan gelen mesajlara baktığımızda, Cumhurbaşkanının hukuk alanında başdanışmanı sıfatıyla hareket eden bir kişinin -ki ismini herkes biliyor, söylemek bile istemiyorum- Yargıtay 3. Dairesinin darbe girişiminin arkasında duran ve bunu savunan bir tutumu olduğunu gördük. Demek ki Saray’da konuya ilişkin ilk aşamada ortaya çıkmış olan görüş, bu yargı darbesinin arkasında durmaktı. Önümüzdeki günlerde nasıl tutum alınacağını göreceğiz. Cumhurbaşkanı nasıl tutum alacak bu krizin aşılması konusunda göreceğiz. Ama bu saat itibariyle baktığımızda Saray’dan gelen tek mesaj Yargıtay 3. Dairesinin darbe girişiminin arkasında durmak oldu. Bunu net olarak söyleyelim. Tabii ki cevap vermekte sıkıntı çekiyor iktidar. Çünkü yürütmenin başı Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaman zaman AYM kararlarını tanımadığını ifade etmiş bir siyasi kişiliktir. Sadece o da değil. AKP’nin ortağı MHP’nin lideri “Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır” diyen ve bunu bir kere değil iki kere değil defalarca grup toplantısında ifade etmiş bir kişidir. Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını savunurken aslında anayasal düzenin alt üst edilmesini savunmuştur. Dolayısıyla iktidar ortağının da böyle bir pozisyonu olduğunu, buradan bir eleştiri ve kınama gelmeyeceğini görüyoruz.

İktidar Anayasanın 90. maddesini açıkça çiğnedi

Üçüncüsü Yargıtay’ın kendisi AYM kararlarının uygulanmaması gerektiğini ifade etmiştir çeşitli defalar. Can Atalay kararında gördüğümüz şey daha önce de karşımızı çıkmıştı. Yerel mahkeme de zaten uygulamıyor ve Anayasayı çiğniyor. Ancak daha önemlisi bu iktidar AİHM kararlarını uygulamayan bir iktidardır, yürütmedir. Anayasanın 90. maddesine göre AİHM kararları amir hüküm olduğu için uygulanmak zorundadır. Bu iktidar Anayasanın 90. maddesini açıkça çiğneyen, “AİHM kararlarını uygulamayacağım” diyen ve uygulamayan bir iktidardır. İktidarın kendisi hukuku çiğnemektedir. İktidarın yarattığı AYM ve AİHM kararlarını yok sayma ve uygulamama tutumu egemen hale gelince tabii Yargıtay 3. Dairesi de böyle bir cüreti kendinde bulmaktadır ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma saçmalığına, hukuksuzluğuna, yargı tanımazlığına, yasa tanımazlığına başvurabilmektedir. Öyle yürütmeye işte böyle Yargıtay Dairesi. Öyle oluyor bu işler. Yani bu yürütme, Yargıtay 3. Dairesinin darbe girişiminin zeminini, politik iklimini ve hukuki iklimini yaratan yerdir. İktidardır burada esas sorumlu olan. Bunu özellikle bir kez daha vurguluyoruz.

Meclis Başkanı Meclis’in iradesini göstersin

Anayasal düzene açıkça başkaldırı olan Yargıtay 3. Dairesinin bu kararı asla kabul edilmemelidir. Bunun kabul edilmesi demek, geri adım atılması demek aslında anayasal düzenin tamamen ortadan kaldırılması yönünde bir adımın atılması demektir. Bunu kabul etmediğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Bir kez daha Meclis Başkanına çağrı yapıyoruz: Meclis’e parmak sallayan Yargıtay Ceza Dairesi karşısında; bu hukuksuzluk, kendini bilmezlik, had bilmezlik karşısında Meclis’in iradesini gösterin. Tabii şunu çok açık ve net bir şekilde bir kez daha vurguluyoruz. AYM kararları Anayasa’nın 153. maddesine göre herkes tarafından, yani hem tüzel kişiler hem kurumlar hem de gerçek kişiler tarafından uygulanmak ve uyulmak zorunda olan kararlardır. Kimse eleştiri hakkından vazgeçmez. Anayasa Mahkemesinin kararları eleştirilir bütün dünyada olduğu gibi ama alınan kararların uygulanmaması söz konusu değildir. O nedenle Can Atalay kararının derhal uygulanması gerekiyor. Atalay’ın derhal serbest bırakılması, Meclis’e gelip yemin edip milletvekili olarak görevine başlaması gerekiyor. Bu tür darbe girişimlerinin karşısında durmaya devam edeceğiz. Bu tür girişimlerin başarıya ulaşmaması için hukuk ve demokrasi alanındaki mücadelemizi hep birlikte sürdüreceğiz.

SORU: CHP’nin bir eylem çağrısı vardı, başlayacaklarını açıkladılar. Partinizin buna yönelik bir eylemi olacak mı?

Şu anda bizim eylem kararımız yok. Pozisyonumuzu da hem Genel Kurul’daki konuşmalarımızda hem de şimdi yaptığımız basın toplantısında açıkladık. Bundan sonraki gelişmelere göre duruma bakacağız ama bugün yapacaklarımızı bu açıklamayla sonlandırdık. Genel Kurul sürüyor, arkadaşlarımızın konuşmaları olacak.

9 Kasım 2023