Partimiz, DBP, Asrın Hukuk Bürosu ve Demokratik Kitle Örgütlerinin Diyarbakır’da yapmak istediği Tecride Karşı Özgürlük Mitingi için on binlerce kişi Türkiye’nin dört bir tarafından Diyarbakır’a doğru yola çıktı. Valiliğin mitingi yasaklama kararı nedeniyle Diyarbakır’a ulaşan bütün yollar kapatıldı, kentlerden Amed’e doğru yürüyüşe geçen otobüsler engellendi. Bu engellemeler üzerine Türkiye’nin pek çok yerinde oturma eylemleri, protesto gösterileri düzenlendi. Halen de pek çok merkezde mitingin iptal edilmesi ve kitlenin Diyarbakır’a ulaşmasına izin verilmemesi protesto ediliyor.
Kent merkezini ve mitingin yapılacağı İstasyon Meydanı’nı ablukaya alan binlerce polis kentte adeta OHAL ilan etti. Buna rağmen kentin değişik noktalarında binlerce insan bir araya gelerek İstasyon Meydanı’na yürümek istedi. Kentin dört bir tarafı miting alanına döndü. Engellemelerin yanı sıra polis bazı noktalarda yurttaşları gözaltına aldı. Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Kürt siyasetçiler AZC Plaza önünde bir araya gelen yüzlerce kişiyle buluştu. Sık sık tecridin kaldırılması ve Öcalan’a özgürlük isteyen sloganlar atan kitleye polis gözaltı tehdidinde bulundu. Eş Genel Başkanlar ve Asrın Hukuk Bürosu AZC Plaza önünde basın açıklaması yaparken polis Öcalan’ın adının geçtiği her anda anonslarla konuşmacıların seslerini bastırmaya çalıştı. Bakırhan konuşmasında bu yaklaşıma sert tepki gösterdi.
DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları söyledi:
9 Ekim komplosu iki sistemin çatışmasıydı
Merhaba gelê me yê hêja, hûn bi xêr hatin. Îro rojeke dîrokî ye, roja azadiyê û aştiyê ye. Ji bo gelê Kurd, ji bo Rêberê gelê Kurd. Hûn her hebin. Bu ülkenin en büyük sorunu demokrasi sorunudur, eşitlik sorunudur, özgürlük sorunudur. Bütün bu sorunlar Kürt meselesinden kaynaklanıyor. Bu kadar zaman geçti, iktidarlar değişti, Kürt sorununa dair projesi olan cesaretli iktidarlar olmadı. 9 Ekim uluslararası komplo da iki sistem savaşıydı. Başta Kürt halkının özgürlüğü olmak üzere Ortadoğu’daki bütün halkların özgür ve eşit yaşamını hedefleyen, demokratik Ortadoğu projesiydi. Diğer proje ise hegemonik güçlerin öncülüğünü yaptığı Büyük Ortadoğu projesiydi. 9 Ekim komplosu bu iki sistemin çatışmasıydı. Sistem kendisine alternatif üreten demokratik Ortadoğu sistemini ve onun öncüsünü Ortadoğu'dan çıkararak bugün yaşadığımız savaşları insanlığa yaşatmaya devam ediyor.
Kürt sorununun demokratik çözümünde muhatap Sayın Öcalan’dır
Bu Kürt sorunu nedir? Her zaman söylüyoruz, anlayan var anlamayan var, dinleyen var dinlemeyen var. Kürt sorunu Kürtlerin anavatanının parçalanarak inkar edilmesi, toplumun gerçekliklerinin en derinden bölünerek kendileri olmaktan çıkarılmasıdır. Kürtlerin siyasi iradelerine ket vurularak devletlerin inkar ve imha siyasetine boyun eğmeye zorlanmalarıdır. Kürt sorunu ekonomik ihtiyaçlarını gidermenin kendi öz kimliklerinden vazgeçme aracına dönüştürülmesidir. Kürt sorunu Kürtlerin özgür yaşamama sorunudur, ulus olmaktan çıkarılma sorunudur. Bu tespit Kürt halkının önderi Sayın Öcalan’ın tespitidir. Kürt sorununu çözdük denilip, inkar edilen sorundur. Engel olanlar başta olmak üzere herkes duysun, Kürt sorunu bir güvenlik sorunu değildir, bir demokrasi sorunudur, özgürlükler sorunudur. Statü sorunudur. Kim çözecek bu sorunu, kim elini taşın altına koyacak, kim bu yüzyıllık inkarın seyrini değiştirecek? Var mı adres? Halkımıza soruyorum. Kürt sorununu demokratik çözümünde muhatap kim? Korkmayın, Sayın Öcalan’ın fikirlerinden korkmayın, Sayın Öcalan’ın projesinden, ezilen halklara sunduğu özgürlük paradigmasından korkmayın.
Devlet İmralı’da korsan bir hukuk işletiyor
Bir projeniz yok, siyasi bir cümleniz yok. Yıllardır aynı şeyi söylüyorsunuz. Bugün bu irade, bütün engellemelerinize rağmen bu tablo size bir mesaj veriyor. Kaldırın bütün engellemeleri, tarihi bir sorumluluk alın. Önce Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü sağlayın, sonra bu çözümde rol alın. Yüzyıldır bu toplumu terör kavramıyla kandırıyorsunuz. Terör dediğiniz şey Kürt halkının değerleridir. Amed’de mitingimize izin vermediniz, ama bütün yasaklara rağmen Kürdistan’ın her yerinde, batıda her yerde insanlar yollarda, ayakta sözünü söylüyor. Niye, insanlar ölmesin diye, ülke krize boğulmasın diye, yan yana oturup konuşabilelim diye, görünmeyen yerden bize mikrofonlardan bağırmayın diye, bu halkın iradesine artık kulak verin diye. Bu kadar "görmüyorum duymuyorum bilmiyorum" zihniyeti ülkeyi bitirdi. Bütün Türkiye’ye sesleniyoruz. Yeni bir anayasa yapacaksanız bunu neyin üzerine kuracaksınız, inkarın üzerine mi, tecridin üzerine mi, yokluğun üzerine mi kuracaksınız? İç barıştan bahsediyorsunuz, toplumsal barıştan bahsediyorsunuz. Artık kapılar açılmalı fikirler konuşulmalı. Barış erdemdir, yüzleşmek erdemdir, tecrit uyguladığınız İmralı’da hangi hukuku uyguladığınızı açıklayın bu topluma. İmralı'da uygulanan hukuk Türkiye iç hukuku değil, evrensel hukuk değil, korsan bir hukuktur. Adını koyamıyorsunuz siz ama biz söyleyelim. Devlet İmralı’da korsan bir hukuk işletiyor. Barış olmasın, çözüm olmasın diye.
Kürt halkının demokratik cevabını almak zorundasınız
Sayın Öcalan bu ülke için güçlü bir fırsat. Sizi bu fırsatı değerlendirmeye davet ediyoruz. Sözümüz Türkiye’de yaşayan bütün gazetecilere, sözümüz aydınlara, sözümüz akademisyenlere, sözümüz Türkiye halklarına; barışla ilgili, demokratik çözümle ilgili kalem oynatın, söz söyleyin. Dünü kaçırdık ama dünü kaybetmedik, bugün bizim yarın da bizim. O yüzden bütün herkesi aydınından gazetecisine, kadınından gencine Türküne Kürdüne işçisine emekçilerine kadar Sayın Öcalan tecridine karşı durmaya, demokratik bir Türkiye ve Kürt sorununun demokratik çözümü için sorumluluk almaya davet ediyorum. Deneyimledik bunu, faydasını bütün halklar biliyor. Yasaklamalarınız, engellemeleriniz kar etmedi etmeyecek. Yıllardır bütün bu politikalarınıza Kürt halkı demokratik yöntemlerle cevap verdi. Bu cevabı artık almak zorundasınız. Burada bulunma gerekçemiz, bu ülkenin demokratik hale gelmesinin, Kürt halkının ve Türkiye halklarının özgür olmasının yolunun İmralı'dan, Sayın Öcalan’dan geçtiğini göstermektir. Bunu siz de biliyorsunuz, bunun için mücadele ettik etmeye devam edeceğiz. Kürt halkı özgür olacak, Türkiye demokratik bir ülke olacak. Korsan hukukunuz, adaletsizliğiniz, yasaklarınız sizlerle birlikte gidecek. Bu yolun yolcusu olmaya devam edeceğiz.
Asrın Hukuk Bürosu Rezan Sarıca, şunları söyledi:
Öcalan heyecanla yürüttüğü çözüm sürecinde bugün yaşananlar konusunda herkesi uyarmıştı
Bundan 5 buçuk yıl önce başta cezaevleri olmak üzere ülkede ve dünyanın her yanında gösterilen tutum neticesinde İmralı kapılarında gedik açıldı. Bizler bu mücadele sayesinde İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile 2009 yılında görüşmeler gerçekleştirdik. Sayın Öcalan'ın sesini duyduk, görüşlerini ve düşüncelerini öğrendik. Sizleri Sayın Öcalan’ın coskusuyla selamlıyorum. Onun bitmeyen sevgi ve selamları hala yürekleri ısıtıyor ve özgürlük umutlarını diri tutuyor. Selam olsun özgürlük umudunu diri tutanlara. Bizler bu görüşmelerde Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm önerilerini, tarihi çağrılar ve olası bir çözüm için bir duruş içerisine girdiğini gördük. Hatırlarsınız Türkiye’de ve bölgede toplumsal sorunların çözümünde başta savaş olmak üzere fiziki şiddet araçlarıyla değil kalıcı barış ve demokratik siyasi müzakere yöntemlerinin esas alınmasını ifade etmişti. Bizler bu görüşmelerinde Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm pozisyonunu koruduğunu, gelecek için kendisine güvendiğini ve toplumsal barışı kurma rolünü yerine getirmek üzere büyük bir heyecan içerisinde olduğunu gördük. O dönem şu tarihi uyarı ve tespitlerde bulunmuştu. "Önümüzdeki dönemlerde gerek toplumsal gerekse küresel ve bölgesel sorunların ağırlaşacağı göz önünde bulundurulmalı" demiş ve herkesi buna karşı tutum sahibi olmaya davet etmişti. Geride bıraktığımız 5 yılda yaşananlara baktığımızda Sayın Öcalan’ın bu tespitlerinin ne denli haklı olduğunu deneyimleyerek öğrendik. Sayın Öcalan herkesi uyarmak için çaba harcarken henüz Rojava’dan Karabağ’a, Filistin'den Lübnan'a bölge ülkeleri ve Ortadoğu bu denli kan deryasına sürüklenmemişti. Toplum bu denli çatışmaya sürüklenmemişti.
İşkence koşullarını kaldırın, İmralı kapılarını açın
O tarihten bu yana savaş ortamından beslenen erkeklik kültürü kadın ve çocuklara çok daha vahşice saldırmaya başladı. Toplumun sefalete ve açlığa sürüklendiğini gördük. O dönem hemen herkesin dar çıkarlara sahip olduğu ortada iken Sayın Öcalan kimsenin barış için bir araya gelmeyeceğini görmüş ve müdahale etmek için çaba sarf etmişti. Bunu İmralı’da, eşine rastlanmayan ağır tecrit koşullarında yapmıştı. Israrla tarihsel olarak şunu söyledi, Türksüz Kürdün Kürtsüz Türkün var olamayacağı, Mezopotamya'da Kürtler bitirildiğinde Anadolu'da Türkler adına bir şey kalmayacağı uyarısında bulunmuştu. Kürtlerin varlığı ve gelişmesinin Türklerin gelişmesiyle eş anlamlı olduğunu, geleceğe bu bakış açısıyla bakılmasını ifade etmişti. Ortadoğu’da bütün halkların demokrasi ve barış zemininde yaşamasını ifade etmişti ve şu çağrıyı yapmıştı. "Gelin Kürt sorununu çözelim, bir hafta içerisinde olası çatışma durumlarını ve ihtimalini ortadan kaldırırım, bunun için kendime güveniyor ve çözüm için hazırım". "Devlet aklı da gereğini yerine getirmelidir" dedi. Sonrasını biliyorsunuz. Kürt halkını, Mezopotamya'yı, Anadolu halklarını korumak için uzattığı el havada bırakıldı. O günden bugüne yaşatılanların sorumluları, demokrasi, diyalog ve demokratik siyaset yerine İmralı’da tecrit politikaları uygulayanlar, 3 yıl 7 ay boyunca haber almamızı engelleyenler, hukuku tamamen ortadan kaldıranlardır. Sorumluları buradaki paylarını görmeye davet ediyoruz. Bu dönem yine eskisi gibi davranacaklarsa, dönemsel aktüel, siyasal yaklaşımlar ve hesapları varsa, Kürtlerin varlığının inkarı örtülü bir şekilde veya farklı dil ve yöntemlerle sürdürülecekse bundan vazgeçilmelidirler. Strateji barış politikalarına geçirilmelidir. Bugünden geriye baktığımızda bu tarihi tespitler bize bir gerçeği hatırlatıyor. Sayın Öcalan’ın duruşu toplumun geleceği açısından önemlidir. Gelin işkence koşullarını kaldırın, İmralı kapılarını açın, Sayın Öcalan’ın barış için özgürce çalışacağı koşullar yaratın diyoruz.
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, şunları söyledi:
Türkiye barışı, memurların Eş Genel Başkanlarımızı konuşturmamasıyla sağlanmaz
Merhaba gelê Amedê, gelê Kurd, ez we bi rêzdarî silav dikim, han li ser seran li ser çavan hatin. Değerli halklarımız bugün karşılaştığımız tablo aslında "Türkiye barışını sağlayacağız" diyenleri ters köşe yapan bir tablodur. Türkiye barışı böyle sağlanmaz. Türkiye barışı bir devlet memurunun Eş Genel Başkanımızın konuşmasına müdahale etmesiyle sağlanamaz. O devlet memuruna sesleniyorum; işini yap. Bu ülkede savcılar var. Mahkemeler var. Kimin suç işlediğine onlar karar verir, soruşturma açar. Bizim muhatabımız siz değilsiniz. Bizim muhatabımız Türkiye siyasetidir, bu ülkeyi yönetenlerdir. Bizim muhatabımız olanlar bize cevap verir. Rica ediyorum, oradan konuşmama müdahale etmeyin, ortamı provoke etmeyin. Bırakın bu halk demokratik, özgür bir şekilde açıklamasını yapsın. Bakın Türkiye’nin dört bir yanında on binlerce insan bu komployu kınamak için, bu tecrit sistemini kınamak için yollara düştüler, Amed’e gelmeye çalıştılar. Zannetmeyin ki buradaki binleriz, şu anda on binlerce insan Amed'in girişinde, kentlerinin girişinde engellendiler, bırakılmadılar. Sizlere sesleniyorum; komployla, bu tecritle nereye vardı bu ülke, önce bunu düşünün.
İmralı’ya vurduğunuz kilit Türkiye halklarının ayağına vurduğunuz prangadır
22 yıldır iktidarda olan bu iktidara sesleniyorum; tecrit uyguladınız, İmralı'nın kapılarına kilit vurdunuz. Bu kilit aslında İmralı'ya vurulan bir kilit değildi. Türkiye halklarının ayaklarına pranga vurdunuz. Ekonomi çöktü, toplum çürüdü, toplumsal gerginlikler had safhaya çıktı. Eğer komplo başarılı olsaydı, eğer komplo uygulamış olduğunuz tecrit başarılı olsaydı bugün Türkiye’nin dört bir yanından buraya tecridi kınamak için, komployu kınamak için binler, on binler seferber olmazdı. Politikanız iflas etti, bunu artık kabul edin. Türkiye hem içeride hem dışarıda ciddi bir sıkışmışlık içindedir. Bizler bu ülkenin geleceğini düşünenler, bu ülkenin demokrasisini düşünenler, bu ülkede eşit adil bir yaşam sürmesini isteyenler onun için komploya karşıyız. Onun için tecride karşıyız. Lütfen devlet memuru da araya girmesin, kolluk kuvveti de ondan çok üstün değil, hepsi aynıdır. Ben size cevap vermeyeceğim, ortama müdahale etmeyin.
Sayın Öcalan’ı bir hücreyi sığdıramazsınız, o Kürt halkının barış ve gelecek umududur
Biz mecliste konuşuruz, burada da konuşuruz. Biz mecliste yokken de burada konuşurduk. Mecliste konuştuklarımızın aynısını Türkiye halklarına, emekçilerine konuşmaya devam edeceğiz. Değerli halklarımız siz beni dinleyin. Bu komplo sistemi aslında Türk ve Kürt halkını kavga ettirmek için, çatıştırmak için uluslararası güçler tarafından uygulanan bir yöntemdir. Bakın bu komplo nerede boşa çıktı? İmralı’da boşa çıktı. Tarihsel Türk ve Kürt ittifakı, Kürt ve Türk halkının bir arada yaşaması için, demokratik bir cumhuriyette demokratik bir ulus şeklinde yaşaması için bu komployu boşa çıkardı. Sizler bu uygulamalarla, yasakçı tutumunuzla İmralı kapılarına kilit vurarak aslında Türkiye’nin demokratik geleceğine kilit vuruyorsunuz, Türkiye’nin geleceğine kötülük yapıyorsunuz. Bu komplo Türkiye’yi bitirdi, batırdı, çürüttü. Emekçiler geçinemiyor, insanlar aç, işsiz, bu ülkenin 3 trilyon dolarını Kürt anadilini konuşmasın diye harcadınız. Bu ülkenin geleceğini tecride harcadınız. Barış elini uzatan, "birlikte demokratik bir şekilde yaşayalım, Türkler ile Kürtler arasında kavga çıkmasın" diyen Sayın Öcalan’ın sesini kısamazsınız. Sayın Öcalan, Kürt halkının barış ve gelecek umududur. Sayın Öcalan’ı bir hücreyi sığdıramazsınız, Sayın Öcalan’ın düşüncelerini İmralı'da bir odaya sığdıramazsınız. Sayın Öcalan İstanbul’daki emekçidir, Amed’teki kadın yoldaşlardır, gençlerdir, Türkiye halklarıdır.
Toplumsal barışın bir adresi İmralı, diğer adresi de TBMM’dir
Türkiye’nin toplumsal bir barışa ihtiyacı var. Toplumsal barışın sağlanmasının da bir adresi İmralı’dır, diğer adresi de Ankara’da TBMM’dir. İmralı kapılarını açın. Sayın Öcalan’ın Türkiye’nin demokratik geleceğine dönük düşüncelerinin Türkiye halklarıyla buluşmasının önünü açın. Biz komplo politikaları, tecrit politikaları karşısında durmaya devam edeceğiz. Şu an bizi provoke edenlere sesleniyoruz; biz barışı Türkiye’de mi sağlayacağız yoksa kapı kapı mı dolaşacağız? İşte DEM Parti Türkiye’nin toplumsal barışının Türkiye’de sağlanmasına inanan, bunun mücadelesini veren bir partidir. Bizler Ortadoğu’daki savaşlardan bu ülkenin en az etkilenmesi için, demokrasi, barış, diyalog ve müzakere için bütün yasaklarınıza rağmen halklarımızla bir arada olmaya devam edeceğiz. Sayın Öcalan’ın uzattığı barış eli tutulmalıdır. Sayın Öcalan’ın Türkiye’nin umudu olan düşüncelerinin Türkiye emekçileriyle, halklarıyla buluşmasının zamanı geldi geçti. Buradan meclise de sesleniyoruz. Meclis bu sorunu bir güvenlik sorunu olarak artık değerlendiremez. Yeter, yetti!
DEM Parti Kürt sorununun çözümü için üzerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirmeye hazırdır
Türkiye halkları artık neredeyse yaşayamayacak bir noktaya geldi, sebebi Kürt sorunundaki çözümsüzlüktür, uluslararası komployu devam ettirmektir, tecrit politikalarının devam etmesidir. Gençler iş bulsun diyorsak, yaşadıkları yerlerde doysunlar istiyorsak, barış istiyorsak, gençler yaşamını yitirmesin istiyorsak, Ortadoğu’daki ateşin ülkemize sıçramasını istemiyorsak biraz daha titiz, bu işin muhataplarıyla birlikte 21. yüzyılda Kürt meselesini çözmemiz gerekiyor. DEM Parti Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için üzerine düşen bütün sorumlulukları layıkıyla yerine getirmeye hazırdır. Türkiye barışı için DEM Parti, Kürt halkı, Türkiye emekçileri hazırdır. Ama bu barış tecrit politikalarıyla olmaz, İmralı’ya vurulan kilitle olmaz. Biz ısrarla, inatla, bütün bedellere rağmen, bütün acılara ve zulümlere rağmen Türkiye’de barış diyoruz. Çözüm Türkiye’de diyoruz, çözümü uluslararası kapılarda aramayalım diyoruz. Türkiye artık barış istiyor, son yapılan yerel seçimlerde de hükümetin tecrit politikasına Türkiye halkları hayır dedi.
Birlikte mücadele ederek tecridi kıracağız, eşit koşullarda yaşayacağız
Değerli halkımız emeğinize sağlık, hûn her bijîn, her hebin. Sizler barış mücadelesinin yanında durduğunuz sürece, bu ülkenin demokratik geleceği için partinizle birlikte mücadele ettiğiniz müddetçe bu tecridi kırmayı, bu komployu boşa çıkarmayı, demokratik bir ülkede Türkü Kürdü Alevisi Sünnisi eşit yurttaşlar olarak yaşayacaklardır. Bu duygularla dört bir yandan bütün engellemelere rağmen Amed’e gelen, burada sözünü söyleyen, burada düşüncelerini dile getiren siz değerli halkımız karşısında saygıyla eğiliyorum. Ji me hemûyan re serkeftin.
13 Ekim 2024