Savaşın değil barışın, baskının değil özgürlüğün egemen olduğu bir gelecek için mücadelemizi büyütme kararlılığındayız

22-23 Aralık 2024'te Ankara'da gerçekleştirilen Parti Meclisi toplantımızın sonuç bildirgesi:

Parti Meclisimiz, 22-23 Aralık 2024’te Ankara’da toplanarak Türkiye, Ortadoğu ve Suriye’deki siyasi gelişmeleri kapsamlı bir şekilde değerlendirmiş ve 2025 yılının ilk çeyreğine ilişkin stratejik bir yol haritası oluşturmuştur. Bu bağlamda, AKP-MHP iktidarının savaş politikalarına ve toplum üzerindeki baskıcı uygulamalarına karşı demokrasi ve barış mücadelesini büyütme kararlılığını bir kez daha vurgulamıştır.

Bölgemiz başta olmak üzere dünyada önemli ve tarihsel gelişmeler yaşanmaktadır. 21. yüzyılın ilk çeyreği tamamlanırken insanlık, tarihsel gelişme ve refah olanaklarına sahip olmasına rağmen, egemen güçlerin azami kâr hırsı ve doğa karşıtı politikaları sebebiyle savaş, yoksulluk ve baskılarla karşı karşıya kalmaya devam etmektedir. Paylaşım savaşıyla kıtaları yeniden dizayn etmeyi amaçlayan egemen güçler, dünya halklarını açlık, sefalet, sömürü ve eşitsizlikle sınamaktadır. Aynı zamanda AKP iktidarının Suriye’de çözümsüzlük ve savaşı derinleştiren politikaları, Türkiye’nin çıkarına olmadığı gibi içeride onlarca yıldır derinleşen ekonomik yıkıntı ve krizlere de neden olmuştur.

Ortadoğu hem sistem krizinin hem de halkların özgürlük ve eşitlik mücadelelerinin merkezinde yer almaktadır. Bölgede 2011 yılında başlayan savaş ve çatışmalar yaygınlaşarak bugüne kadar devam etmektedir. 7 Ekim 2023’te başlayan Hamas-İsrail çatışması ve onu takip eden Gazze işgali ve ardından gelen Lübnan, İran, Suriye, Yemen ve Somali müdahaleleri, yeni bir şiddet dalgasının habercisi olmuş ve nihayetinde Suriye’de bugün yaşadığımız gelişmelerin zeminini hazırlamıştır.

2011’de Suriye’de başlayan iç savaş artık yeni bir evreye geçmiştir. 8 Aralık 2024’te HTŞ’nin Şam’a kadar ilerlemesiyle Esad Suriye’yi terk etmiş, NATO’nun planları doğrultusunda Suriye’nin yeniden dizaynı gündeme gelmiştir. AKP iktidarı ise bu süreçte SMO eliyle Kürt halkının kazanımlarını yok etmeye çalışmakta, Kuzey ve Doğu Suriye Yönetiminin tasfiye edilmesi için yoğun çaba harcamaktadır. Oysa tasfiye edilmek istenen, Suriye krizine de Ortadoğu’daki pek çok soruna da çözüm olacak yaşam ve yönetim modelidir.

Hedef alınan Kobanî hem demokratik yaşamın hem de insanlık tarihinin sembol kentlerinden biridir. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tutum, Kürt halkının hak ve taleplerine karşı yaklaşımın ötesine geçmiştir. Bundan sonra atılacak her adım Ortadoğu’da halklara özgür bir yaşam mı yoksa eski baskıcı sistemin mi reva görüldüğünün testi olacaktır.

Rejimin düşmesinden sonra Aleviler başta olmak üzere Suriye’deki farklı kimlik ve inançlara yönelik başlayan saldırı ve tehditler, hem ciddi tehlikeleri barındırmakta hem de Suriye’nin çok kimlikli ve kültürlü yapısına yönelik demokratik yeniden inşasının önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu konuda ilgili bütün çevrelerin duyarlı bir yaklaşım sergilemesi tarihsel bir sorumluluktur.

SMO adlı çeteler üzerinden Kürt halkının kazanımlarını ve özgürlükçü yaşam modelini hedef alan AKP iktidarını bu politikadan derhal vazgeçmeye, Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile diyalog ve barışçıl ilişkiler kurmaya çağırıyoruz.

Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtler ile birlikte halklar ve inançların demokratik bir şekilde oluşturdukları çoğulcu yönetimin Türkiye için bir tehdit olmadığını; özgür, eşit ve barışçıl bir model olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.

Bugün yaşananlardan kimse sahte zaferler çıkarmamalıdır. Asıl büyük kazanım, Türk, Kürt ve diğer halklarla demokratik temelde eşit ve adil bir ittifak sağlamak ve halkların özgür yaşamını güvence altına almaktır. Aksine geçici ve sahte zafer sarhoşluğu ise bu toprakları ve bu topraklarda yaşayan herkesi sonu belirsiz maceralara sürükleyecektir.

Türkiye’nin demokratikleşmesi ve barış sürecinin ilerlemesi açısından en temel önceliklerden birisi Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik sürdürülen insanlık dışı tecrit uygulamasının derhal sonlandırılmasıdır. Tecrit yalnızca hukukun ihlali değil, aynı zamanda Türkiye’nin Kürt sorununda demokratik çözüm yollarını tıkayan bir engeldir ve muhatapları bile bunu itiraf etmek zorunda kalmıştır.

DEM Parti olarak, başta Eş Genel Başkanlarımız olmak üzere siyasi heyetlerin, avukatların ve ailenin Sayın Öcalan ile görüşme yapmasının koşullarının sağlanmasını talep ediyoruz. Bu adım hem Kürt sorununun çözümü hem de Türkiye’nin toplumsal barışı için tarihsel bir öneme sahiptir. Ancak AKP iktidarı, tüm çağrılara rağmen bir yandan bu hukuksuzluğun sona erdirileceğine yönelik beklentiyi yükseltmekte, bir yandan da yasal ve hukuki bir hak olan görüşmeleri engelleyip sürekli beklenti yaratarak oyalama siyaseti yürütmektedir. Türkiye’de Kürt sorununun demokratik müzakereye dayalı çözümü ve toplumsal barışın sağlanması için Sayın Öcalan’ın müzakerelere gerekli zeminlerde, eşit ve adil şartlar altında katılması tarihsel bir zorunluluktur.

DEM Parti olarak Türkiye halklarına çağrımızdır:

• İktidarın savaş politikalarına ve manipülatif kara propagandalarına karşı barış ve demokrasi mücadelesini yükseltelim.
• Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların ortak iradesiyle kurulan demokratik yönetimleri tehdit olarak değil, bir örnek model olarak değerlendirelim.
•Türkiye’nin kendi sorunlarını demokratik yollarla çözen bir ülke olması gerektiğini savunalım.
• Türkiye’de hukuksuzluğun sıradanlaşmasını sağlayan tecride karşı ortak bir tutum sergileyelim.

DEM Parti olarak, ülkemizin geleceğini demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet temelinde inşa etmek isteyen herkesle yan yana durma iradesini her zamankinden daha güçlü bir şekilde ifade etmekteyiz.
Türkiye’de tüm muhalefet ve toplumsal dinamiklerin geniş bir konsensüsle bir araya geldiği, barış ortak paydasını güçlendirebileceğimiz tarihsel bir dönemdeyiz. Bu doğrultuda, tüm vicdan sahibi bireyleri ve toplumsal güçleri, savaşa karşı barış talebini yükseltmeye çağırıyoruz.

Savaşın değil barışın, baskının değil özgürlüğün egemen olduğu bir gelecek için mücadelemizi büyütme kararlılığındayız. Kürt sorununun barışçıl çözümü yalnızca Türkiye’nin değil Ortadoğu’nun da demokratikleşme sürecine katkı sağlayacaktır. DEM Parti olarak, toplumsal barış ve birlikte yaşam iradesine sahip çıkarak bu tarihsel sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Şartlar ve koşullar ne olursa olsun eşit ve özgür bir yaşamda her zamankinden daha ısrarcıyız. Mücadelemize ve başaracağımıza olan inancımız her zamankinden daha güçlüdür.

DEM Parti
Parti Meclisi
24 Aralık 2024