Tarım Komisyonumuz: Hükümet tarımı bitirdi, ortak mücadele şart

Tarım Komisyonu Üyemiz Sinan Çiftyürek, Diyarbakır İl Eş Başkanlarımızla birlikte hükümetin tarım politikalarına ve artan çiftçi eylemlerine ilişkin Diyarbakır'da açıklama yaptı.

Burada konuşan Çiftyürek, tarımda son dönemlerde önemli gelişmeler yaşandığını belirterek, “Tarım Bakanlığı, bahçesini ve tarlasını iki yıl üst üste ekmeyen çiftçinin arazisine el koyma kararı aldı. Daha sonra Ziraat Bankası kredi borcunun iki taksitini üst üste ödemeyen çiftçinin arazisini icra yoluyla satışa çıkarma kararı aldı. Ardından Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve hükümetin üreticiyi destekleyen politikalarını alt üst eden açıklamalar geldi” dedi. 

Çiftçilerin son üç aydır eylemde olduğunun ve “hükümet istifa” sloganları attığının altını çizen Çiftyürek, “Çiftçiler ilk kez net olarak “hükümet istifa” sloganları ile sokağa çıktı. Çiftçi ekemiyor aç kalıyor, binbir zorlukla ekiyor yine aç kalıyor. Bu sefer maliyetinin altında satmak zorunda kalıyor. Diyarbakır’da karpuzda, Mardin’de soğanda, Karadeniz’de domateste gördüğünüz gibi ürünü tarlada kalıyor. Bu aynı zamanda tüketiciyi zorda bırakıyor. Üretici satamadığı için perişan, aç. Tüketici de bahçeden 5 liraya alınan ürünü markette 20 liraya, hatta 80 liraya alıyor. Bu kriz iki kesimi birden etkiliyor” dedi. 

Bütün bunlardan dolayı çiftçinin üretimden soğuduğunu, tarım devriminin merkezi olan bir coğrafya olan Kürdistan ve Anadolu’da bir gıda kriziyle yüz yüze kalındığını vurgulayan Çiftyürek, bunun da ciddi tehlikeler barındırdığını söyledi. Sadece GAP bölgesinin Hollanda’nın iki katı olduğunu, Türkiye’nin ise 20 katı civarında olduğunu dile getiren Çiftyürek, “Hollanda’nın tarımsal ihracatı 94 milyar dolar, onun 20 katı büyüklüğünde olan Türkiye’nin tarımsal ihracatı ise 41 milyar civarında kaldı. Türkiye tarımsal ihracatta dünyadaki ilk 10 ülke arasına bile giremiyor. Bütün bunların nedeni hükümetin uyguladığı politikalardır” dedi. Çiftyürek, şöyle devam etti:

“İktidarın sömürgeci siyaseti Kürdistan’ın kaynaklarını batıda temerküz ediyor. Bölge çiftçisi DEDAŞ’ın zulmü altında can çekişiyor. Peki, bu bölge enerji fakiri bir bölge mi? 790 tane hidroelektrik ve baraj santralı olan Türkiye’de bunun ilk büyük 10’u Kürdistan’da. Elektrik sıkıntısı yaşayan yer neresi? Yine Kürdistan. Biz enerji fazlasının batıya aktarılmasına karşı değiliz ama buranın kaynaklarının buraya verilmeden tümüyle aktarılmasına karşıyız. Yüksek tarımsal girdiler var. Üretici ürününü satışa çıkardığı zaman yüzde 10 bile artış alamıyor. Hükümet çiftçiyi tüccara yönlendiriyor. Ortada bir üretim planlaması yok, serbest piyasa adı altında bir plansızlık var; toprakta, tarımda tekelleşme var. Bütün bunlardan dolayı tarım ve hayvancılık açısından bu kadar zengin bir coğrafya eti ve tarımsal ürünleri ithal ediyor. Hayvancılık açısından bu kadar zengin Van bile bugün et yiyemez duruma geldi. 
 
“Demirören, Doğan Grubunu alırken 800 milyon dolar kredi aldı ve 4 yıl boyunca ödeyemedi. Ziraat Bankası kısa süre önce Demirören ile bir anlaşma yaptı düşük faizle 14 yıllığına ödemesi karşılığında. Küçük ve orta düzeyli çiftçinin iki taksitini ödemedi diye tarlasına arazisine el koyan Ziraat Bankası, söz konusu Demirören olduğu zaman ona 1 milyar dolara yakın para veriyor. Burada çok net bir kaynak aktarımı var ve bu konuda hükümetin izlediği sermayeden yana politika var. Ziraat Bankasının bu politikasını kınıyoruz. Borcunu tahsil etmek istiyorsan Demirören Grubundan tahsil et. 
 
“Hükümet, yandaş şirketlerin daha fazla kazanması için kaynakları buraya aktarıyor ve ithalata yöneliyor. Fakat üreticiye destek vermiyor. Şimdi gelen tepkiler nedeniyle bununla oynamaya başladı. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi bir şaşkınlık ifadesidir. Hükümette ciddi bir kafa karışıklığı var. “Kemer sıkma politikalarıyla 2025 yılını çıkarabilir miyim?” diyorlar. Bütün kamuoyuna çağrımız var. Hükümetin işçi ile çiftçinin tepkisini birbirinden ayıran politikasına karşı üreticinin, çiftçinin, Türkiye ve Kürdistan güçlerinin ortak hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz. 
 
“Çözüm önerilerimiz de var. Tarıma stratejik sektör olarak bakmamız lazım. Teknoloji olmadan yaşarız, son derece sıkıntılı da olsa yaşarız ama buğday olmadan, gıda olmadan yaşam olmaz. O nedenle yerelleşme yüzyılı ile paralel olarak “tarım yüzyılı” olmalıdır. Bütün belediyelerimiz tarım yüzyılı gerçeğinden hareketle, tarım politikalarını ve planlamalarını hükümetten beklemeden halkla birlikte yapmalıdır. Buna yönelik çabaları da var. Yıllardır GAP ve DAP devrede ama Kürdistan yoksul. Eğer bölücülük diyorsanız alın size bölücülük! Halkımız kendi çözümünü üretmelidir. Kendi kaynaklarımızı değerlendirmemiz gerekiyor ve bu konuda da belediyelerimize büyük görevler düşüyor. Ayrıca üretici ile tüketiciyi doğrudan buluşturmaya yönelik belediyelerimizin projeleri var. Ekolojik tarım en önemli meseledir.”

30 Ağustos 2024