Türkiye’de sağlıklı bir yaşam hepimiz için mümkün

Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonumuzun açıklaması:

Türkiye’de modern tıp eğitiminin başlangıç günü olan 14 Mart, uzun bir süredir hekimler tarafından bayram olarak kutlanmak yerine, ülke genelinde var olan sağlık sorunlarının, nedenlerinin ve çözüm yollarının konuşulup tartışıldığı bir etkinlik haftasına dönüştürüldü. 24 yıldan daha uzun zamandır hükümet olan AKP tarafından “yeniden” kurulan sağlık sistemi, geldiğimiz aşama itibariyle toplumun sağlığını bozdu, sağlık emekçilerine yönelik şiddeti yarattı ve her geçen gün daha da artmasına yol açtı. Sağlık emekçilerinin yurt dışına göçüne neden oluyor. Sağlık hizmetlerine yatırım yapanlar kamudan aktarılan kaynaklarla daha da zenginleşirken, artık parası olmayan sağlık hizmetlerine ulaşamıyor. Halkın sağlığı bozuldu, sağlıkta bölgeler arası eşitsizlikler derinleşti.

Dünyada gelir başta olmak üzere, toplumsal eşitsizliklerin her geçen gün daha da derinleştiği; toplumsal rıza aracı olarak refahın yerini şiddetin, savaşın, hatta katliamın aldığı; açlığın, yoksulluğun ve bunlara dayalı hastalık ve ölümlerin yaygınlaşmaya devam ettiği; sağlık hizmetlerine, ilaca, tıbbi teknolojiye neredeyse yalnızca parası olanların ulaşabildiği oldukça karanlık bir dönemi yaşıyoruz. Kapitalizm hastalandırmaya, öldürmeye devam ediyor. Oysa, dünyada bütün insanlara yetecek gıda, temiz içme ve kullanma suyu, konut, aşı, ilaç vb. mevcut. Buna rağmen yaşananlar, içinde bulunduğumuz toplum biçiminin, kapitalizmin ne kadar akıl dışı ve insana karşıt olduğunu ortaya koymak için yeterli. Oysa ne kapitalizme ne de kapitalizmin sistemlerine, yarattığı koşullara mahkûm değiliz. Elbette, başka bir dünya mümkün.

Türkiye’de dünyadaki gelişmelere paralel olarak yaşanmakta olan yukarıdaki sorunların yanı sıra, her biri önlenebilir olmasına karşın, özellikle ekonomi ve sağlık alanında güç geçtikçe büyüyen sorunlar devam ediyor. Ülke zenginlikleri ve kaynakları yalnızca iktidar yanlısı bir avuç patrona aktarılıyor. Emekliler, işçi ve emekçiler, gençler, kadınlar, engelliler başta olmak üzere neredeyse toplumun tamamı yoksul ve aç, önemli bir bölümü de açıkta. Bebeklerin, çocukların, yaşlıların hastalıklardan korunmaları için gerekli aşılar yok. AKP iktidarı, koruyucu sağlık hizmetlerini deyim yerindeyse “askıya” aldı, sunmaktan vazgeçti. Hasta olanlar muayene için, muayene olabilenler de tetkik ve ameliyat için aylarca sıra beklemek zorunda kalıyor. Hekimler beş dakikada iki hastayı muayene etme dayatmasıyla karşı karşıya. Sağlık hizmetine ulaşamama, ulaşılan hizmetin nitelik sorunu “sağlıkta şiddeti”n çığ gibi büyümesini doğurdu. Sağlık emekçilerine sözlü ve fiziki saldırının olmadığı herhangi bir saat yok. Nerdeyse haftada en az bir yaralanma, bir ya da birkaç ayda bir de sağlık emekçisinin “sağlıkta şiddet”e dayalı ölüm haberi olağan hale geldi. AKP’nin sağlık hizmetlerinde yarattığı bu koşullar da bu sonuçlar da kaderimiz değil!

Dünya Bankası patentli Sağlıkta Dönüşüm Programı, 2020 yılında COVID-19 pandemisiyle çöktü. Ancak, enkazı Şubat 2023 depreminde yıkılan evlerin ve hastanelerinki gibi henüz kaldırılmadı. Türkiye halkları çöken sağlık sisteminin enkazı altında kaldığı için birinci doğum gününü göremeden ölen bebekler başta olmak üzere (bebek ölüm hızı), toplumsal sağlık düzeyi göstergeleri hem olumsuzlaşıyor hem de bölgeler arasındaki farklılıklar-eşitsizlikler daha da artıyor. Sağlık Bakanlığı’nın en son verilerine göre, Kürt ve Arap nüfusun çok yoğun olarak yaşadığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğan bir bebeğin birinci doğum gününden önce ölme riski Doğu Marmara Bölgesi’nde doğan bir bebeğe göre 2,2 kat daha fazla. Oysa, bu ölümlerin önemli bir bölümü “engellenebilir”, başka bir ifadeyle “pisi pisine” ölümler. Her birisi toplum vicdanında derin yaralar açıyor.  Çöken Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın enkazı bir an önce kaldırılmalıdır. Yerine, herkese eşit, parasız, anadilinde ve nitelikli sağlık hizmeti sunulabilecek bir sağlık sistemi kurulmalıdır.

Türkiye’de ne sağlık emekçileri kendi içinde ne de sağlık emekçileriyle toplum ve hastalar birbiriyle karşıt değil, karşıt çıkarların sahibi de değil. Sağlıklı bir toplum, bunun için de hastalanma riskini azaltacak insanca yaşam ve çalışma koşullarına sahip olmak öncelikli hedef olmalıdır. Bunu sağlayabilmek için Türkiye’de öncelikle toplumsal eşitlikçi, özgürlükçü, barış içinde ve demokratik bir yaşamın tesis edilmesi gerekir. Eş zamanlı olarak ülkede yaşamakta olan herkese yeterli ve dengeli beslenme, temiz içme ve kullanma suyu, sağlıklı konut, eğitim, sağlık hizmeti vb. pozitif yurttaşlık hakları asgari düzeyde de olsa sağlanmalıdır. Sağlık sistemi yeniden inşa edilmelidir. Sağlık emekçilerinin çalışma koşulları ve özlük hakları insanca yaşayabilecek, emekliliğe de yansıyacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

DEM Parti Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonu
14 Mart 2025