
Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, dün (13 Şubat) Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Konuşmama başlamadan önce, nerede olursa olsun erkek-devlet şiddetine karşı mücadele eden tüm kadınları selamlıyorum. Bu ülkenin en yakıcı konulardan biri de kadına yönelik şiddet sorunudur. Bir cins kırımına dönüşmüş kadın cinayetleridir. Bakın sadece bugün bizler bu kürsüden konuşurken, bu ülkede iki kadın katledildi. Nevşehir’de Emre Y., boşandığı Servet Nur Şahin’i ateşli silahla vurarak katletti. Elazığ’da 3 gündür kendisinden haber alınamayan Ezgi Nur Bağca, kaldığı yerde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş halde bulundu. Sadece bir gün içerisinde iki kadının ölüm haberi alınırken; bu katliamların, bu şiddetin neden engellenmediği sorusunun muhatabı bu iktidardır, bu meclistir, bu genel kuruldur. Gelin görün ki; geldiğimiz aşamada hal ortadayken, bu ülkede kadınların yaşadığı sorunlara yaklaşım da, kadın cinayetlerinin nasıl meşru hale getirildiğinin göstergesidir.
Muhalefet partilerinin kadın milletvekillerinin sözlerine kulak verilmelidir
Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Araştırma Komisyonu bu mecliste kuruldu. Komisyon başına bir erkek vekilin getirilmesi daha ilk günden bu meseleye yaklaşımını göstermiştir. Erkek aklıyla kadın sorunun, kadına yönelik şiddetin çözülemeyeceğini kadına karşı işlenen suçların artışından da çok iyi görüyoruz. Şiddeti teşvik eden, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren gündüz kuşağı programlarını sunanları komisyona çağırmak ne demektir soruyoruz. Komisyon üyesi muhalefet partilerin kadın milletvekillerin sözlerinin sürekli kesilmesi ne demektir? Bu komisyon ilgili başkanın kurallarının, kararlarının geçtiği bir komisyon mudur? Bu kişinin şahsi komisyonu mudur? Bunun adı kadına yönelik şiddet ve katliamlara yaklaşımdaki ciddiyetsizliktir. Bu ciddiyetsizlikte ısrar etmek kadın cinayetlerini meşrulaştırmaktan başka bir şey değildir. Meclis çatısı altında kurulan bu komisyonun asıl sorumluluğunu yerine getirebilmesi için bu yaklaşımlara derhal son verilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Sorumluluklarını da buradan hatırlatıyoruz. Komisyon üyesi muhalefet partilerin kadın milletvekillerinin sözlerine kulak verilmelidir. Sorumluluğunuz kadına yönelik şiddetle mücadelede eden etkin yöntemlerin hayata geçirilmesi için iktidarın var olan politikalarına müdahale etmek,kadınlar lehine politikaların oluşturulmasına bu iktidarı yönlendirmektir. Bunun aksi mümkün değildir. Bizler de bu komisyonun erkek egemen yaklaşımlarını, politikalarını kabul edecek bir yerde hiçbir zaman olmadık, olmayacağız.
Erkek yargı, kadına yönelik şiddeti besliyor
İktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele yaklaşımını neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bakın bu ülkenin yargısı eliyle kadına karşı suç işleyen failler aklanıyor. Daha dün bunun bir örneği daha yaşandı. 22 Şubat 2024’te evli olduğu kişi tarafından katledilen ve hakkında müebbet hapis cezası istenen Pınar Bulunmaz’ın davasında hala bir tutuklama yok. Pınar Bulunmaz katliamına ilişkin iddianame 11 ay sonra hazırlanıyor. İktidarınıza muhalif olanlara karşı keyfi tutuklamalarla hukuksal kılıf uydurmak için bir günde alelacele iddianame hazırlayabilen bu iktidarın yargısı, Pınar Bulunmaz davasında iddianame hazırlamak için 11 ay bekliyor. İlk duruşma günü ise, dün gerçekleştirildi. Fail Rıdvan Bulunmaz hakkında müebbet hapis cezası isteyen yargı ne hikmetse faili tutuklamıyor. Doğru duydunuz fail elini kolunu sallayarak, bu toplumun içerisinde dolaşmaya devam ediyor. Yine Alanya ilçesinde 4 yıl önce oturduğu 6'ncı kattaki evinin balkonundan şüpheli bir şekilde düşen, Gamze Yağlıoğlu'nun ölümüne neden olan Alper Yağlıoğlu’na verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının bozulması da bu yargı karar eliyle oluştu. Bilirkişi raporu Gamze Yağlıoğlu’nun itilerek aşağıya atıldığını kanaat getirmesine rağmen bu karar verildi. İşte erkek yargının kadına yönelik şiddeti nasıl beslediğini bu iki karadan da bir kez daha görüyoruz. Bu kararları veren yargı da, bu kararlara sessiz kalanlar da, bu cinayetlerden sorumludur. Ve yine iyi bilinsin ki; bizler var olduğumuz sürece katledilen kadınların sesi olmaya, hesap sormaya devam edeceğiz. Adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu yargının kararları kadın özgürlük mücadelemizi büyütmemizin gerekçesidir.
Kadınlar hakkında karar alma cüretini siz kimden alıyorsunuz?
Bakın geçen yılı emekliler yılı ilan eden, yıl boyunca emeklileri sefalete mahkûm eden bu iktidar, 2025 yılını aile yılı olarak ilan etti. “Aileyi koruma, güçlendirme” diyerek 2025 yılına giriş yapıldı. Aileyi korumak ve güçlendirmek için Aile Enstitüsü kuruldu. Yine doğurganlık oranının azalmasına neden olan faktörleri inceleyip tedbir alınacağı bir Nüfus Politikaları Kurulu hızlıca oluşturuldu. İçerisinden kadının adının çıkarıldığı Bakanlık bünyesinde bu iki kurul faaliyet yürütecek. Gerçekten şunu sormak istiyorum. Siz bu kurulları oluştururken kime? Hangi kadına, hangi kadın örgütüne sordunuz? Siz kadınlar hakkında karar alma cüretini kimden alıyorsun? Kadınların içerisinde katledildiği aileyi korumak, güçlendirmek kadın cinayetlerinin yolunu açmaktır. Kadınların ihtiyacı olan, bu aileler içerisinde katledilmemektir. Kadına yönelik şiddetle mücadele de esas olan kadınların güçlendirilmesidir. Kadınların kaç çocuk doğuracağına karar verecek bir nüfus politikasına değil; kadınların ve çocukların yaşamlarının garanti altına alınacağı politikalara ihtiyaç vardır. Kadınların kaç çocuk doğuracağını ne sizin erkek aklınız, ne de erkek egemen cinsiyetçi politikalarınız belirleyemez. Buna ancak kadınlar karar verir. Bu iktidar kadına yönelik şiddetle mücadelede, kadınlar nezdinde defalarca sınıfta kalmıştır.
Kadınların kazanılmış haklarına saldırmaktan vazgeçin
Biz kadınların nafaka hakkına göz diken bu iktidara güveni yoktur. Ev içi şiddeti meşrulaştırmak, boşanma davalarını zorlaştırmak için elinden geleni ardına koymayan bu iktidara güvenimiz yoktur. Bakın nafaka hakkını gasp etme, kısma girişimlerinden vazgeçmiyorlar. Şimdi de süreli nafaka diye bir şey gündeme getirdiler. Ben buradan kadınlar adına uyarıyorum. Kadınların kazanılmış haklarına saldırmaktan vazgeçin. Bu yılı aile yılı değil, kadınların eşitlik ve özgürlük yılı ilan edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Daha çok mücadeleyi yükselteceğiz, daha çok örgütleneceğiz. Bir kez daha, kurulan Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kuruluna dair özellikle şunları belirtmek istiyorum. Bu konuda iktidarın yapması gereken; anne-çocuk sağlığını, kadın sağlığını en güçlü şekilde korumaktır. Çocuk sahibi olduğu için iş yaşamından çekilmek durumunda bırakılan kadınların yaşamlarını iyileştirmektir. Ücretsiz kreş hizmetinin verilmesi, ebeveyn izninin eşit bir şekilde uygulanacağı politikaları uygulamaktır. Kadınların güvenceli işlerde çalışmasının sağlanacağı politikaları hayata geçirmektir. Doğurganlık tablosunu bir varoluşsal tehdit olarak görmekten önce, kadınların yaşamlarının nasıl tehdit altında olduğu görülmelidir. Doğurganlığı arttırma politikaları yerine acil erkek- devlet şiddetine karşı önleyici, koruyucu politikalar geliştirilmelidir. Derinleşen kadın yoksulluğunu giderecek politikalar hayata geçirilmelidir.
Kadınların yaşadığı şiddet ve yoksulluk tablosu bu iktidarın utancıdır
Bakın halihazırdaki pahalılıkta, asgari ücret yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasına dahi yetmezken, binlerce kadın bu ücretin altında çalışmak zorunda kalıyor. Sadece 2024 yılında 12 milyon kadın ev işleri, çocuk, yaşlı, engelli, hasta bakımı omuzlarına yüklendiği için çalışma yaşamında yer alamıyor. İşte ülkede kadınların yaşadığı şiddet, yoksulluk tablosu aynı zamanda bu iktidarın utanç tablosudur. Kadınların kazanılmış haklarına göz dikmek, bu iktidarın karakterini de, ideolojisini de ortaya koymakta.
Bu irade karşısında defalarca yenildiniz
Bakın kayyım gaspları da bundan bağımsız değildir. Bir yandan kardeşlik diyorlar, halkın iradesi diyorlar diğer yandan Kürt halkının iradesine kayyım atamayı hak görüyorlar. Kadınlar da, Kürtler de kendi kendini yönetemez diyorlar. Bakın kayyımlar geldikleri andan itibaren, kadın kazanımlarını hedef alıyor. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Komisyonu’nun başına erkek atayan iktidar kayyım siyaseti ile bunun yerel ayağını örmekten de vazgeçmiyor. İktidarın yerel işbirlikçisi olan kayyımlar, eş başkanlık ve eşit temsiliyet ilkesi ile yönettiğimiz belediyelerin kadın müdürlüklerine erkek memurlar atıyor. Kadınların yol ücretlerini karşılayan Jinkart uygulamasını askıya alan bu iktidarın kayyımlarıdır. Şimdi de Van Büyükşehir Belediyemize kayyım atamanın resmi kılıfını uydurmaya çalışıyorlar. Van halkı, kadınlar, gençler 3 gündür belediyelerinin önünde “irademizin gasp edilmesine izin vermeyeceğiz” diyerek nöbet tutuyorlar. Ben buradan iradesine sahip çıkmaktan vazgeçmeyen Van halkını, Vanlı kadınları selamlıyorum. Bu irade karşısında defalarca yenildiniz, bu politikalarda ısrar ederseniz bir kez daha yenilmeye mahkûm olacaksınız. Bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Barışın yolu özgürlüklerin ve eşitliğin sağlanmasından geçer. Bizler bu yolu örmekten vazgeçmeyeceğimiz gibi, bu yolu hiç kimsenin savaş politikalarıyla engellemesine izin vermeyeceğiz. Kayyım siyasetiyle bu yolu engellemenize izin vermeyeceğiz. Ne pahasına olursa olsun biz kadınlar onurlu barışın inşasını bu topraklarda gerçekleştireceğiz. Biliyoruz ki, onurlu barış mücadelesinde kazanan halklar olacak, emekçiler olacak, yoksullar olacaktır. Tüm farklılıklarımızla biz kadınlar özgür ve eşit yaşamı birlikte inşa edeceğiz.
14 Şubat 2025