Kadın Meclisimiz, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla Diyarbakır, Hakkari, İstanbul, Van, Ankara, Şırnak, Dersim, Mersin, Adana, İzmir, Erzurum, Muş, Bitlis, Ağrı, Urfa, Batman, Siirt ve Van'da düzenlenen eylem ve etkinliklere katıldı.
Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, belediye eş başkanlarımız ve beraberindeki heyet, Van’da düzenlenen yürüyüşe katıldı. Yürüyüşün ardından konuşma yapan Türkoğlu, şunları söyledi:
Halide Türkoğlu: Kadınlar dayanışmayla mücadelelerini yükseltiyor
DEM Parti Kadın Meclisi adına hepinizi saygı ve saygıyla selamlıyorum. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününde bugün Van’da direnen kadınlarla birlikteyiz. Mirabel kardeşlerin Trujillo diktatörü tarafından katledilmesi, erkek-devlet şiddetinin nasıl kendisini ortaya koyduğunu göstermiştir. 64 yıldır kadınlar meydanlarda, sokaklarda, alanlarda erkek-devlet şiddetini teşhir etmeye devam ediyor. 25 Kasım’da Amed’den Van’a, Hakkari’den İstanbul’a ülkenin dört bir yanında kadınlar isyan ediyor. Hükümetin kadın düşmanı politikalarına karşı isyan ediyor. Toplumda yükselen cinsiyetçiliğe karşı isyan ediyor. Bu ülkede kendisini oluşturmaya çalışan sermayenin sömürü düzenine karşı isyan ediyor. Ülkelerin bu şekilde yönetilme krizine karşı, erkek egemenliğine karşı kadınlar şu anda dünyanın her yerinde sokaklarda ve meydanlarda şiddetin her halini teşhir ediyor, isyanlarını büyütüyor, mücadeleleriyle yan yana geliyor. Kadınlar dayanışma ile mücadelelerini yükseltiyor.
Kadınlar şahsında toplumlar çökertiliyor
Dünya erkek egemen bir düzenle yönetiliyor. Bütün hükümetler cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı üzerinden kutuplaştıran siyasetlerle kendilerini var etmek istiyorlar. Biliyoruz ki kadının ezilmesi, sömürülmesi ve şiddete maruz kalması toplumun çökertilmesidir. Kadınlar şahsında toplumlar çökertiliyor. Çünkü ulus devletler, bu yönetim anlayışlarıyla kadınların iradesini kırarak toplumun da iradesini kırmak istiyor. Sadece bu ülkede yaşanan kadın cinayetlerine baktığımızda bile tam bir kırım politikasının olduğunu görüyoruz. Dünyanın her yerinde ne yazık ki kadınlara yönelik bir savaş politikası var. Bu savaşın hedefinde olan kadınlar hem emekleriyle hem bedenleriyle hem de kültürleriyle ve kimlikleriyle şiddetin hedefindeler. Biz kadınlar binlerce yıldır sürdürülen bu düzeni kabul etmediğimizi en kararlı şekilde, en yüksek sesle ifade ediyoruz. Bize dayatılan bu düzeni kabul etmiyoruz. Erkek egemen bu düzeni kabul etmediğimiz gibi, cinsiyetçi kadın düşmanı iktidarların politikalarını da teşhir ediyoruz. Bizler özgür ve eşit bir yaşamda ısrar ediyoruz. Özgür ve eşit yaşayabilmek için de kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması gerekiyor. Kadınlara yönelik eşitsizlik politikalarının ortadan kaldırılması gerekiyor.
Kadınlar köle olursa toplum da köle olur
Bu ülkede kadınlar ve erkekler eşit yaşamalıdır. Kadınlar ve erkekler şahsında eşit yaşam ise bu ülkede eşit yurttaşlığı beraberinde getirir. Ancak ülkeyi yönetenler bunu böyle ifade etmiyorlar. 22 yıllık AKP iktidarının kadın politikaları ne yazık ki kadınları inkar etmek üzerine kurulmuştur. Kadınları aile içine hapsedip var olmalarını bile kabul etmemiştir. Kadın kelimesini bile kullanmaktan uzak durmuştur. Bakanlığından kadın kelimesini çıkarmıştır. Çünkü onlar kadınların özgür ve eşit olmasını istemiyorlar. Çünkü onlar kadınlara kölelik dayatmak istiyorlar. Onlara göre kadınlar köle olursa toplum da köle olur. Çünkü kadınlar rıza gösterirse toplum da rıza gösterir. Mirabel kardeşlerden günümüze kadınların erkek-devlet şiddetinin hedefinde olmasının nedeni budur. İşte itirazımız bunadır. İşte mücadelemiz buna karşıdır. Biz bu ülkede, kadınlar şahsında, eşit ve özgür yaşamın olanaklarını çoğaltmak istiyoruz. Bizim bir kimliğimiz var. Kadın kimliğimiz özgür kadın kimliği üzerine kuruludur. Bizler irade sahibiyiz. Nasıl seçme hakkımız varsa, seçilme hakkımız da var. Bugün kayyım atamalarıyla kadınlara "Seçme hakkınız var, seçilme hakkınız yok" diyorsanız, aslında "Siz kendinizi yönetemezsiniz" demiş oluyorsunuz. Aynı şekilde, Kürtlere "Evet, seçme hakkınız var ama seçilme hakkınız yok" diyorsanız, onlara da "Kendi kendinizi yönetemezsiniz" diyorsunuz. İşte tam da budur erkek egemen sistem dediğimiz. İşte budur erkek egemen ulus aklının halklara ve kadınlara vadettiği yaşam ve gelecek. İşte o gelecek vaadi savaş politikasıdır.
Özgür ve eşit yaşamın teminatı barış mücadelesidir
Ne yazık ki her 25 Kasım’da biz şiddete karşı mücadele ederken, savaş politikalarından da vazgeçilmesi çağrısı yapıyoruz. Çünkü savaşın hedefinde kadınlar var. BM raporuna göre, geçen yıl her 10 dakikada 1 kadın katledildi dünyada. En fazla savaş bölgelerinde oluyor bu. Bu politikalar bir kadın kırımı haline geliyor. İşte bu yüzden savaş politikalarından vazgeçin derken, kadınların ve çocukların savaşın hedefi haline getirilmesini engellemek için uğraşıyoruz. Çünkü savaş politikalarından ısrar edenler, çocuk ve kadın katliamlarına ses çıkarmayanlardır. Ülkenin temel gündeminde kadın katliamları varsa, çocuk katliamları varsa bilin ki toplum katledilmiştir. Bu katliamlar üzerinden, savaş üzerinden, milliyetçilik ve militarizm üzerinden iktidar bu ülkedeki herkesi kutuplaştırmak istiyor. Kutuplaştıran siyasetin hedefinde yine kadınlar var. Eğitim hakkımızdan sosyal haklarımıza, anayasal haklarımızdan 6284’e kadar bugün her hakkımızın ve kadın mücadelesinin hedef halinde olması bu iktidarın savaş politikalarından bağımsız değildir. Bizler her yerde sesimizi yükselteceğiz. Özgür ve eşit yaşamın teminatı barış mücadelesidir. Savaşın olduğu yerde özgürlük ve eşitlik olmaz. Savaşın olduğu yerde şiddetten kurtuluş olmaz. O nedenle daha çok barış diyeceğiz. Onurlu bir barışın sağlanması için de elbette tecrit politikalarından, kayyım politikalarından vazgeçilmesi gerekiyor. İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesinden, 6284’e ve nafaka hakkına saldırılardan vazgeçilmesi gerekiyor. Gençlerin örgütlenme mücadelesine saldırılardan vazgeçilmesi gerekiyor. Bu ülkede, Ortadoğu’da, dünyada hükümetler bu şekilde politika ürettiği sürece, ne yazık ki kadın cinayetleri de çocuk katliamları da artmaya devam edecektir.
“Jin, Jiyan, Azadî” erkek egemenliğine karşı en radikal slogandır, karşısında duranların korku kaynağıdır
Bizler nasıl yaşayacağımıza da neyi nasıl konuşacağımıza da ısrarlı isyanımızla karar verenleriz. Çünkü binlerce yıllık bu mücadele bedeller ödeyerek geldi. Geçen gün Diyarbakır Valiliği “Jin Jiyan Azadî” sloganına yasak getirdiğini söylemiş. Jin Jiyan Azadî’nin anlamını bilmiyor diyeceğim ama çok iyi biliyor ve bu yüzden yasak getirdi zaten. “Kadın, yaşam, özgürlük”. Bu ülkede kadın katliamlarının nedeni kadın kimliğini tanımamaktır, makul kadında ısrar etmektir. Köle kadında ısrar ettikleri için biz özgür kadın diyoruz. Kadınlar yaşamak istiyor ama hükümetin ya da erkek egemen zihniyetin dayattığı şekilde bir yaşamı istemiyor. Özgür yaşamak, eşit yaşamak istiyor. Biz biliyoruz ki özgür olduğumuz zaman eşit oluruz. İşte “Jin, Jiyan, Azadî” bunu ifade ediyor. Radikaldir, anlamı çok yüklüdür, anlamı çok ağırdır. Direnenin geleneğinden gelir, deneyiminden beslenir ve karşısında duranların da korku kaynağıdır. Korku budur. Erkek egemen düzenleri yıkılacak diye korkuyorlar. Erkek egemen düzenleri yıkılacak diye her şeyi kamu düzenine bağlıyorlar. İstanbul’da yasak getirmişler. Şurada yasak, burada yasak. Düzenleri sarsılıyor diye durmadan kamu düzeni diyorlar. Kamu düzeni dediğiniz şey kadınlar katledilirken nerede? Çocuklar istismara uğrarken nerede? Gençler her türlü zulmün altında yoksulluğun ve özel savaşın hedefi haline geldiğinde nerede? Bu ülkeye kayyım atamalarıyla kamu düzeni mi geldi? Bu ülkede kamu düzenini bozan en birincil meselelerden biri şiddet kültürünün beslenmesidir. Ne yazık ki erkek-devlet şiddeti dediğimiz mesele tam da hükümetin politikalarıdır. O yüzden biz buna erkek-devlet şiddeti diyoruz.
Kadına yönelik şiddeti koruyan, kollayan, besleyen bir kurumsallık var
Bu şiddeti sadece erkekler uygulamıyor; bu şiddeti koruyan, kollayan, besleyen bir kurumsallık var. Yargısından kolluk gücüne, eğitim kurumundan Diyanet’ine, Aile Bakanlığından İçişleri Bakanlığına kadar her birinin suç ortaklığı var. İşte biz bunu teşhir ediyoruz.
25 Kasım’da da Mirabel kardeşlerden Rosalara, Sakinelerden Nagihanlara bedel ödeyen tüm kadınları anıyoruz. Sorumlu olanların hesap vermesi için de çok diri bir hafızamız var, çok diri bir mücadele tarihimiz var. Biz bu mücadele tarihiyle beslendiğimiz sürece geleceğin de özgür ve eşit bir yaşamda inşa edileceğini çok iyi biliyoruz. Biz neye karşı mücadele ettiğimizi çok iyi biliyoruz. Mücadele ettiğimiz her bir zihniyetin kendisi hem kadınlara hem halklara ve topluma düşmanlık eden zihniyettir. İktidar temelli oluşan bu zihniyete karşı direnenler kazanacak, kadınlar kazanacak. Yaşasın kadın dayanışması! Jin Jiyan Azadî!
Yasaklamaya karşı her yerde “Jin Jiyan Azadî” sloganları yükseldi
Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, belediye eş başkanlarımız ve milletvekillerimizle birlikte Batman Yılmaz Güney Parkında yapılan eyleme katıldı. Gün boyu yapılan bütün eylem ve etkinliklerde Diyarbakır Valiliği tarafından yasaklandığı belirtilen “Jin Jiyan Azadî” sloganı ön plana çıktı.
Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları ve HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, akşam saatlerinde 25 Kasım Kadın Platformunun İstanbul Taksim’de düzenleyeceği yürüyüşe; DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Grup Başkanvekilimiz Gülistan Kılıç Koçyiğit de Dicle Amed Kadın Platformunun Diyarbakır Şeyh Said Meydanında düzenleyeceği eyleme katılacak.
25 Kasım 2024