Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Kurulumuz, Van'da “Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Çalıştayı” düzenledi.
Çalıştayda konuşan Van Belediye Eş Başkanı Neslihan Şedal, Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu ve Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları sırasıyla şunları söyledi:
Neslihan Şedal: Felsefeya me ya ku em îro di rêveberiyên xwecihî de pêk tînin ji bo cîhanê jî bûye mînak
Silav û rêz jinên têkoşer û berxwedêr. Ez we hemûyan silav dikim. Hûn bi xêr hatin bajarê berxwedanê. Çar meh di ser hilbijartinê re derbas bûn. Em her tim dibêjin hilbijartin ji bo me wekî partiyên din derbas nabe. Ji bo me bi serhildan û têkoşînê derbas dibe. Me di şert û mercên zor û zehmet de ev destkeftiyên xwe bi dest xistin. Êrişên gelekî hovane li me hatin kirin. Li hember têkoşîna jinên Kurd, li hember têkoşîna gelê Kurd polîtîkayên qirêj hatin meşandin. Lê dîsa jî bi pêşengiya gelê Kurd û jinên Kurd bersiveke gelek xurt dat dayîn. Îro jî destkeftiyên ku me di rêveberiyên xwecihî de me derxistine holê wê bersivê careke din dide. Dîsa em dibêjin li bajarê ji çardehan çardeh wekî serhildaneke mezin em vê rojê pêk tînin. Di van çar rojan de em ê di vê komxebatê de gelekî gotinên xurt, biryarên gelekî xurt bidin. Ji bo ku têkoşîna me xurttir bibe û berbelavî civakê bibe.
Di nav rêveberiyên xwecihî de têkoşîna me bi awayekî xurt berdewam dike. me bi sê jinan dest pê kir, îro em bi sedan jinan re berdewam dikin. Hevalên pêşengên me kedeke mezin dan û ya dikeve ser milê me jî divê em wê kedê bikin kedeke civakî. Ji bo vê jî qada rêveberiyên xwecihî ji bo me qadeke têkoşînê ye. Em xwedî felsefeyeke jiyanî ne. Felsefeya me ya ku em îro di rêveberiyên xwecihî de pêk tînin ji bo cîhanê jî bûye mînak. Ev felsefe felsefeya Jin Jiyan Azadiyê ye. Di nav vê felsefeyê de paradîgmaya demokratîk, ekolojîk û a bi nêrîna jinên azad li bajarên me xwe bi cih tîne û bi modela hevserokatiyê îro dibe paradîgmayeke civakî. Rêxistina herî mezin dê bi pêşengiya jinên Kurd bê avakirin. Em ê di rêveberiyên xwecihî de xwe wisa saz bikin ku her sazî dê ji bo me bibe keleheke berxwedanê. Bajarên me dê bi nêrîna jinan bên avakirin, bi çanda Kurd û kurdewarî dê bên birêvebirin. Bajarên me dê bibin bajarên ciwanan, bajarên nirxên civakî.
Em ê her hucreya civakê kurdewar bikin
Me xwest ku em bi nivîsên Kurdî xizmetî gel kir. Me xwest em çand û zimanê xwe li her qadê bidi xuyakirin. Lê mixabin êrişên hovane li ser zimanê me hatin kirin û xwestin zimanê me jê bibin. Lê ez bawer im wan hîna têkoşîna me fahm nekiriye. Ne tenê li ser tabelayekê, ne tenê li ser cadeyekî, em ê her hucreya civakê Kurd û kurdewar bikin. Em ê zimanê xwe bi pêş ve bibin, em ê govenda xwe bigirin, em ê fîstanên xwe li ber bikin, cilên xwe yên kurdewarî li xwe bikin.
Halide Türkoğlu: Savaş politikalarında ısrar edenler siyasi soykırım operasyonlarına devam ediyor
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Van’da bir siyasi operasyon oldu. Aralarında Van İl Eş Başkanlarımızın da aralarında bulunduğu birçok temsilcimiz gözaltına alındı. Arkadaşlarımız dün akşam özgürlüklerine kavuştu. Öncelikle onlara selam göndermek istiyorum. Kürt sorununda demokratik çözüm yerine savaş politikalarında ısrar edenler her geçen güç siyasi soykırım operasyonlarına devam ediyor. Biz biliyoruz ki bu mesele İmralı tecrit sisteminden bağımsız ele alınmıyor. Derinleşen tecrit sistemi bugün ülkede faşizm koşullarını da her geçen gün derinleştirmektedir. Bugün artık Kürtlerin ne giyeceğine, nasıl konuşacağına, hangi dilde kendini ifade edeceğine, gowendlerini, halaylarını nasıl çekeceğine, taziyesini nasıl yapacağına dair her türlü müdahalenin başladığını söylemek lazım.
"Bijî Serok Apo" demek suç değildir
Tekrar belirtiyoruz: Kürt sorununun demokratik çözümünde ve barış talebinde ısrar etmek suç değildir, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasına yönelik her türlü tepki de suç değildir. “Bijî Serok Apo” demek suç değildir. Anayasa Mahkemesinin hepimize vermiş olduğu ifade özgürlüğü arasındadır. Bu zihniyet faşizm koşullarını her geçen gün büyütüyor. Halaylar, sloganlar, taziyeler gerekçe gösterilerek tutuklamalar oluyor. Buna da bir standart getirmeye çalışıyorlar ki biz Van’da bunu gördük. “Önce Yaya” ifadesinin Kürtçe yazılamasına karşı “Türkiye Türklerindir, Türk kalacak” sözüyle başlayan bir süreç başlatıldı ve Van Valisi ve İl Özel İdaresi, bunun trafik kurallarına aykırı olduğunu ifade ederek Kürt ve Kürtçe düşmanlığını ortaya koydu. AKP-MHP iktidarının en temel standardı ırkçılık yapmaktır, cinsiyetçilik yapmaktır. Bu düşmanlık hukuku asıl standartları haline geliyor. Tekrar ifade ediyoruz: Demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verenler evrensel değerlerin standartlarını hayata geçirirken, Kürt halkının dili de kültürü de kriminalize edilemez, suç sayılamaz.
Pexşan Azizi ve Şerife Muhammedi’ye verilen idam kararını lanetliyoruz
Ne yazık ki Ortadoğu’da hem savaş politikalarıyla hem de faşist iktidarlar tarafından halklar ve kadınlar ciddi bir baskı altındalar, bir soykırımın hedefi haline geldiler. Özellikle İran’da bunu görüyoruz. Ortadoğu'da bütün ulus devletlerde hükümet politikaları ayrımcılık, ırkçılık, milliyetçilik ve cinsiyetçilik üzerinden kendisini var ederken, İran’da da bu resim kendisini gösteriyor. Özellikle kadın gazetecilere ve aktivistlere yönelik idam kararları veriliyor. Pexşan Azizi ve aktivist Şerife Muhammedi’ye verilen idam kararını buradan lanetliyoruz.
Şengal'de halklar yerel demokrasilerini hayata geçiriyor
Birkaç gün sonra 3 Ağustos. 3 Ağustos 2014’te IŞİD eliyle ciddi bir soykırım devreye girdi. Şengal IŞİD tarafından işgal edildikten sonra binlerce Êzidî kadın esir alındı, katledildi. Köle pazarları kuruldu. IŞİD’in gerçekliği özellikle Êzidî kadınlar şahsında tüm dünya kamuoyu önünde yaşandı. O dönem hiçbir ulus devlet, hükümet IŞİD’e karşı mücadelede Şengal’i aslında korumadı. Şengal halkı, Kürt halkı kendi öz savunmasıyla IŞİD’e karşı mücadelesini kazandı. Bugün Şengal'de bir öz yönetim alanı var. Halklar kendini koruyor ve bir öz savunma oluşturuyor. Öz yönetim inşa ederken kendi demokratik yerel demokrasilerini hayata geçiriyor. Çünkü biliyorlar soykırım nereden geliyor, katliam nereden besleniyor. Bugün yerel demokrasiden çokça konuşacağız. Bugün bu modeller hem Şengal’de hem Rojava'da kendisini gösteriyor. 3 Ağustos Êzidî Soykırımı ve kadın kırımını anarken ve hesabını sorarken, Türkiye başta olmak üzere dünyadaki halkalara ve devletlere sesleniyoruz: Bu soykırımı tanıyın. Bu soykırımın bu şekilde anılmasını sağlayın.
Yerel demokrasi yerel yönetimlerin barış inşasını hedefler
Öz yönetim ve yerel yönetimlerini oluşturma bir şekilde Rojava’da ve Şengal’de kendisini ortaya koyuyor. Ulus devlet aklı, başta Türkiye olmak üzere, bu alanlara saldırılar gerçekleştiriyor güvenlik gerekçesi altında. İHA ve SİHA’larla siviller katlediliyor, çocuklar hedef haline getiriliyor. Aslında bir ilhak gerçekleşiyor. Zorla yerinden göç ettirme ve oraları savaş bölgesi haline getirme... Bu durum Rojava'da, Şengal'de, Federe Kürdistan’da yaşanıyor. Bizler bu savaş politikalarına karşı mücadeleyi yükselteceğiz. Bu savaş politikalarına biz kadınlar dur diyeceğiz. Yerel demokrasi aynı zamanda yerel yönetimlerin barış inşasını da hedefler. Yaşadığımız toplumda barışı hayata geçirmek bizlerin görevidir. Ortadoğu'da barış kadın özgürlükçü mücadelemizle kendini hayata geçirecek. Çünkü çok dilliyiz, çok kimlikliyiz; eşitlik ve özgürlük mücadelemizi yerel demokraside hayata geçirirken geçmişin deneyimleriyle bunu sağlıyoruz.
Eş başkanlık sistemimizi yereldeki kadınlarla buluşturacağız
DEM Parti Kadın Meclisi olarak, “Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız, Örgütleniyoruz” şiarıyla bir kampanya başlattık 20 Temmuz’da. Bu kampanyanın ana temalarından biri yaşadığımız şiddete, cinsiyetçi kültüre ve faşizm politikalarına karşı savaş karşıtlığında tüm kadınların bir araya gelmesi ve buna dair çalışmalar yürütmesi. Hem Türkiye’de hem Ortadoğu’da mücadele eden bütün kadınlarla yan yana geleceğiz ve savaş karşıtı mücadelemizi büyüteceğiz. Hakkari’de başlayan bir süreç var. Daha önce Van’da başladı. Halkın ve kadınların mücadelesiyle iktidarı durdurduk ama bugün Hakkari’de hala kayyım uygulaması söz konusu. İktidar her fırsatta belediyelerimizi hedef göstererek kayyım atama sürecini yeniden devreye sokmak istiyor. Dolayısıyla biz kadınlar kayyıma karşı yan yana geleceğiz. Eş başkanlık sistemimizin yerel demokrasideki önemini, eşitlik ve özgürlük inşasında nasıl bir modelle hayat bulduğunu göstereceğiz ve bütün kadınlarla buluşturacağız.
Sağlamcılığa karşı özgür ve eşit yaşamda ısrarımızın modellerini ortaya koyacağız
Her savaş politikası kadın yoksulluğunu derinleştiriyor. Yerel yönetimlerin en önemli meselelerinden biri de kadın yoksulluğuna karşı mücadeledir. Deneyimlerimiz var ve bunu kampanyamızla daha fazla görünür hale getireceğiz. Göçmen ve mülteci kadınlar daha çok şiddete ve nefret söylemine maruz kalıyor. Emek sömürüsünden beden sömürüsüne kadar giden bir durum var. O yönüyle, göçmen ve mültecilere karşı oluşturulan nefret ve ırkçı söylemlere karşı dayanışmayı büyütmek bizim temel görevimiz olacaktır. Yine engelli kadınların ve engelli bakımını üstlenen kadınların yaşadığı sorunlara karşı yerel yönetimlerde nasıl politikalar üreteceğimiz de kampanyamızın parçası. Sağlamcılığa karşı özgür ve eşit yaşamda ısrarımızın modellerini ortaya koyacağız. Doğa düşmanı olanlara karşı mücadele edeceğiz. Kürdistan’da boşaltılan köylerden, orman yangınlarından dolayı yaşam alanlarından koparılan kadınlar ile Türkiye’nin batısında rant nedeniyle yaşam alanlarından koparılan kadınların birbirine köprü olduğu çalışmalar söz konusu olacak. Her savaşın bir özel savaşı vardır. Başta genç kadınlar olmak üzere, örgütlü mücadele içinde yer alan kadınlar mahalle mahalle, ev ev özel savaşa karşı öz savunma atölyeleriyle mücadele hattını büyütecek. Yerel yönetimlerimizin desteğiyle bunu yapacağız. Ne olursa olsun her yerde erkek egemenliğine karşı özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız ve bu mücadeleyi yükselteceğiz. Şimdiden hepimize kolay gelsin.
Hatimoğulları: Bu çalıştay ile farkındalığımızı artıracağız
Çalıştay eminim çok başarılı geçecek. Kadınlarla bir arada olmanın o pozitif enerjisini sabahın ilk saatlerinde programımıza başlarken hepimiz yürekten hissettik. Dört gün devam edecek olan programımızın başındayız. Yerel Yönetimlerde Eğitim Çalıştayı. İlk iki günü kadınlarla birlikte gerçekleştireceğiz, ikinci iki günü de karma bir şekilde gerçekleşecek. Bu dört günlük süre boyunca demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışımızı nasıl daha fazla derinleştirebileceğimizi, hayata nasıl en iyi şekilde tatbik edebileceğimizi konuşacağız. Farkındalıklarımızı artıracağız, birikimimizi arttırmayı hedefleyeceğiz. Bu dört günlük çalışmanın sonucunda da belediyelerimizde en iyi şekilde bu fikriyatı tatbik etmek için tazelenmiş bir enerjiyle buradan çıkacağımıza inanıyorum.
Eş başkanlıktan ve eşit temsiliyetten asla vazgeçmeyeceğiz
Bütün yönetim anlayışımızın tamamında eş başkanlık ve eşit temsiliyet vazgeçilmezimizdir. “Eş başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir” dedik, bunun için çok bedel ödedik. Sürecin bugüne kadar gelmesinde emek vermiş olan ve bedel ödeyen, kapı kapı dolaşıp bu anlayışı hanelere kadar örgütleyen, yerelden merkezi siyasete taşıyan emektar kadınlar var bu salonda. Bedel ödemiş kadınlar bu salonda. Bugüne gelmenin öyle kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Erkek egemen sistemin beş bin yıllık ağır etkilerine başta yerel yönetimler olmak üzere parti içinde de hala tanıklık ediyoruz. Seçimlere hazırlık yaptığımız dönemde, özel harp yönteminin kadın hareketi üzerindeki saldırılarına çokça tanıklık ettik. Resmi başkanın kim olacağından tutun da erkek egemen anlayışın kendini dayatmasına kadar bu baskıları çok farklı kanallardan üzerimizde hissettik. Ama Kadın Meclisi ve kadın hareketiyle beraber çok güçlü bir yanıt ürettik. Bu kadar ağır bedel ödeyerek kazanmış olduğumuz eş başkanlık ve eşit temsiliyetten asla vazgeçmeyeceğimizi, yerel seçimlere hazırlanırken dosta da düşmana da gösterdik. Emeği geçen bütün arkadaşlara, bu mücadeleyi veren bütün arkadaşlara saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. Emeklerinize sağlık. İyi ki direndiniz, iyi ki bizleri bugüne taşıdınız.
Belediyelerimizde 468 belediye meclis üyesi kadın var
78 belediyemiz var ve hepsinde kadın eş başkanımız var. Yani 78 kadın eş başkan. Bugün Türkiye’ye model oluştan bir sistem. Aslında sadece Türkiye'ye de değil. Bu sistemin Ortadoğu’da çok konuşulduğunu, birçok kadın hareketinin eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemini büyük bir merakla araştırdığını bilmemiz lazım. 468 belediye meclis üyesi kadın var. Belediye Kadın Meclisi Grubumuz var. Aynı şekilde de parlamentoda da Kadın Grubumuz var. Bu şekilde bir kadın grubu kuran başka bir siyasi parti ne yazık ki Türkiye’de yok. Bir günde oluşmadı bu gelenek, çok ağır bedeller ödendi. 1979’da Hilvan’da Düre Kaya, Emine Hacıyusufoğlu ve Saadet Yavuz meclis üyesi olarak seçildi. Bu büyük bir başarıdır. Bu Kürt kadınların 79’da ektiği tohumların, 2024’te bu salonda sonuçlarını yaşıyoruz. Saadet Yavuz hayatta. Kendisini Hilvan’da ziyaret ettik seçim çalışmaları sırasında, deneyimini dinledik. Gerçekten o kadar öğretici ki bütün kadın belediye eş başkanı arkadaşlarımızın gidip kendisiyle görüşmesini ve o deneyimi dinlemesini öneririm.
Erkek egemen anlayış kadın hareketinin zayıfladığını hissettiği her anda karşımıza çıkar
Türkiye kadın hareketi ve Kürt kadın hareketi kotayı tartıştı bir dönem, kadınların lehine pozitif ayrımcılığı tartıştı. Türkiye kadın hareketi ile Kürt kadın hareketinin ideolojik yaklaşımlarını, akıllarını ve pratiklerini birleştirmeleri bizleri bugüne taşımış oldu. Partimizde bunu yaşatabiliyorsak kadın hareketlerinin bundaki payı büyüktür. Taşıdıkları bilinç ve ideolojik yaklaşımlarının sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Biz “yenge başkan”dan bugüne kadar geldik. Sevgili Aysel Tuğluk anılarını yazmıştı. Gültan Kışanak burada, kendisini sevgiyle selamlıyorum. “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” kitabında bu sürecin ilmek ilmek kadınlar tarafından nasıl işlendiği, pratikte hangi sorunlarla karşılaşıldığı çok iyi yazılmış kadınlar tarafından. Bu fikri bir araya getiren Sevgili Gültan Kışanak oldu kitabında. Önemli bir kitap. Bizim bugün yaptığımız bu çalışmalara çok önemli bir ışık sunuyor. Erkek egemen zihniyet her yerde. Erkek egemen zihniyet ile mücadele ettik ve başardık diyebileceğimiz bir süreçte değiliz. Bizler sürekli başarmak zorundayız. Çünkü erkek egemen ve iktidarcı anlayış bulduğu her alanda, kadın hareketinin zayıfladığını hissettiği her anda karşımıza çıkar. Boşlukları iktidarlar çok kolay doldurur. Mücadelemizdeki diriliği ve sürekliliği canlı tutmak çok önemli. Yerellerde seçilmiş kadın eş başkanlar olarak da sanıyorum ki en büyük görev ve sorumluluk sizlerin üzerindedir. Çünkü sizler halkın iradesini, kadınların iradesini temsil ediyorsunuz. Her birinizin pratik bir adımı o ilde, ilçede, belediyede örnek teşkil edecektir. Biz sadece biz değiliz. Seçilmişler sadece kendileri değildir, temsil ettikleri kadınlardır. O yüzden attığımız her adımın sorumluluğunun bilincinde davranmak gibi çok önemli bir görev ve sorumluluğumuz var.
Erkek egemen anlayışın bizi pratiğimizden vazgeçirmesine asla müsaade etmemeliyiz
Biraz önce de bahsettim. Bizlerin yaşadığı iyi olmayan pratiklerden biri de seçilmişler konusunda kadın erkek ayrımının arada bir karşımıza çıkmasıdır. Erkek yönetim anlayışının tuzaklarına karşı uyanık olmamızın özellikle altını çizmeliyim. Bunu şu sebeple söyledim. İktidar kötü bir hastalıktır. İktidar, kötü ve bulaşıcı bir hastalıktır. Bizler o makama geldiğimizde zannediyoruz ki bütün dünyanın tek ve en önemli insanıyız. Oysa böyle değildir. Bizler halkı temsilen oradayız. Halkın isteklerini ve ihtiyaçlarını gerçekleştirmek ve paradigmanın ışığında bir pratik sergilemek üzere oradayız. İktidarcı anlayışın bulaşıcılığından biz kadınlar kendimizi korumak durumundayız. Koruma altına alabilmenin en önemli yolu da ideolojik donanımımızdır, paradigmamızı en iyi şekilde bilmek ve içselleştirmektir. Aksi takdirde iktidarın olumsuz etkilerini engelleyemeyiz. Bizler toplumsal cinsiyete duyarlı ve eşitlikçi kadın bakış açımızın farkındayız. Erkek egemen anlayışın, o anlayışın etkisindeki hiç kimsenin bizi bu pratiğimizden vazgeçirmesine asla müsaade etmemeliyiz. Siz değerli kadın eş başkanlarımızdan en büyük beklentimiz de yerel yönetim pratiğini mahalle mahalle bütün kadınlara gerek davranışlarınız gerekse pratiğinizle aktarmanızdır. Bu görev ve sorumluluk siz değerli eş başkanlarımıza, yönetici arkadaşlarımıza ve bir bütün olarak hepimize aittir. Ama özel olarak yerellerde sizlere önemli oranda görevler düşmektedir.
Eşitlikçi paradigmayı hayata geçirmek için modeller oluşturmalıyız
Eşitlikçi paradigmayı hayata geçirmek için örneklerimizi artırmalıyız, modeller oluşturmalıyız. Bu modellerin sadece kendi yerellerimizde değil; Türkiye’de, Ortadoğu'da ve bütün dünyada konuşulabilmesini sağlayabilmek ve pratik deneyimimizi başka yerlere aksettirmek çok önemlidir. Türkiye’de yerel yönetim anlayışımızı oluştururken “Porto Allegra Deneyimi”ni okuyoruz. Biz isteriz ki DEM Parti’nin kadınlarla ilgili yaptığı çalışmalarını ve yerel yönetim modelini İspanya'daki de okuyabilsin, Amerika’daki de okuyabilsin, Cezayir’deki de okuyabilsin, Mısır’daki okuyabilsin. Biz bunu sağlayabiliriz. Pratiğimizin görünür kılınması çok önemlidir.
Belediyecilik hizmetimizle ilgili çok kısa birkaç noktaya değinmek istiyorum. Merkezi hükümetin erkek egemen, ırkçı ve faşist anlayışının ürünü olarak, kadın politikalarımıza ve tarihsel kazanımlarımıza vurmak istediği darbeye tanıklık ediyoruz. İstanbul Sözleşmesinden bir gece ansızın çekildiler. Şimdi geri çektiler ama 9’uncu Yargı Paketinde 6284 Sayılı Kanunu tartışmak istediler ve nafaka hakkını tırpanlamak için atmadıkları adım kalmadı. Bu faşist otoriter yönetimin attığı adımları, yerellerimizde kayyımcı anlayışla kadınların kazanımlarını nasıl yok ettiklerini en iyi sizler biliyorsunuz. Kayyım atandığında ilk olarak kadın danışma merkezlerini, kadın sığınma evlerini, kadın kooperatiflerini, kadınla ilgili kurumlarımızı kapatmaları boşuna değildi. Eş başkanlık sistemimize saldırmaları boşuna değildi. Çünkü onlar biliyor ki yerellerde kadınların örgütlülüğü güçlü oldukça o hareketin siyasi gücü yerelde de güçlü olur merkezde de güçlü olur. O nedenle sürekli kadın hareketine, bizlere, Kürt kadın hareketine ve Türkiye’deki kadın hareketine karşı bu operasyonel yaklaşımları sergiliyorlar. Hem ideolojik hem siyasi anlamda hem de pratikte gözaltı ve tutuklamaların temel nedeninin bu olduğunu gayet iyi biliyoruz. Yerelde kayyım politikalarına karşı kazanmış eş başkanlar olarak bunları boşa düşürmek konusunda pratik adımlarımızı en hızlı şekilde atmalıyız. Bazı belediyelerimizin pratikleri oldukça hızlıydı. Kadın danışma merkezlerinin hızla açılması çok önemliydi. Belediyelerin birinci ödevinin bunu hayata geçirmek olduğunun altını çizmek lazım. “Alo Şiddet” hattından tutalım da kadın danışma merkezlerinin kurulmasına kadar, kadın üretim kooperatifinin kurulmasına kadar, kadın emeğinin değerlendirileceği pazarlara kadar her türlü çalışma kadın eş başkanlar başta olmak üzere belediye yönetimlerinin sorumluluğudur. Bize karşı olan saldırılara bu somut adımlarla yanıt vermek zorundayız. Bunu de en iyi şekilde yapacağınızdan hiç şüphem yok. Bizler bu kültürü ve geleneği Behice Boranlardan, Şirin Tekelilerden, Sevelerden, Pakizelerden alarak bugüne geldik.
Anadilimizde şarkılar söylemeye, dans etmeye devam edeceğiz
Sözlerime son verirken bir noktaya da daha değineceğim. Son zamanlarda düğünlerde halay çektikleri için, geleneksel kıyafetler giydikleri için tutuklananların sayısının gittikçe arttığını, böylesi bir farklı operyasonel yaklaşım olduğunu görüyoruz. Buradan iktidara sesleniyoruz. Yerelden merkeze Kürtçeyse Kürtçe, Arapçaysa, Arapça, Lazcaysa Lazca, sayamadığım Türkiye'de konuşulan bütün dillerde anadilimizde konuşmaya, şarkılar söylemeye, dans etmeye, halay çekmeye, rüya görmeye devam edeceğiz. Hiçbir güç bizi anadilimizden koparamaz. Bugün 30 milyona yakın Kürt’ün yaşadığı bir ülkedeyiz. 30 milyona yakın bir halkın dilinin yasaklanması hiçbir anlayışın kabul edebileceği bir şey değil. Fiilen bunu yapmaları mümkün değil. Bu konuda bütün yerel yönetimlere çağrımızdır. Sadece DEM Partili yönetimlerin olduğu yerler de değil. Karadeniz’de Lazların olduğu belediyelerde, Akdeniz’de Arapların olduğu belediyelerde, ez cümle bütün belediyelerde Arapça, Lazca, yani o belediyenin sınırları içinde konuşulan bütün dillerde hizmet sağlanması, o dillerde kültürel faaliyetlerin yerel yönetimler eliyle sürdürülmesi çağrısını yapıyoruz. 72 milletin bir arada barış ve huzur içinde yaşamak istediği bir ülkede olması gereken yönetsel anlayış budur. Bu konuda ısrarcıyız ve bu ısrarımız iktidara dert olsun.
Değerli arkadaşlar; ben bu çalıştayın konuştuğumuz bütün bu konulara açıklık getireceğine, bu çalıştayda bilgilerimizi ve hafızamızı yeniden tazeleyeceğimize ve bu tazelenmiş bilgiler ve hafızamız ışığında bir pratik süreç içerisinde çalışmalarımızı en iyi şekilde halkımıza sunacağımıza eminim. Bu duygu ve düşüncelerle çalıştayın başarılı geçmesini diliyorum. Şimdiden hepinizin emeğine ve yüreğine sağlık. Kolay gelsin.
1 Ağustos 2024