Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonumuz Karabük Cezaevinde yaşanan hukuksuzluklarla ilgili Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile birlikte Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Hukuk ve İnsan Hakları Komisyon Üyemiz ve Şırnak Milletvekilimiz Newroz Uysal Aslan, şunları söyledi:
Bir süredir idare ve gözlem kurulu kararlarıyla özgürlükleri gasp edilen, tahliyeleri engellenen mahpuslarla ilgili olarak Karabük Hapishanesi özelinde, DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu ve ÖHD’nin yapmış olduğu ziyaretler sonucu hazırlanan raporu açıklamak için burada bulunuyoruz. ÖHD Ankara Üyesi ve İHD Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat AliŞan Şahin ve ÖHD Ankara Şube Eş Başkanı Avukat Ferdi Sidar ile beraber bu açıklamayı yapacağız.
Karabük Hapishanesinde siyasi tutsakların tahliyesi engelleniyor
Karabük T Tipi Hapishanesinde 3 yıldır kesintisiz olarak siyasi mahpusların koşullu salıverme haklarının engellendiğini ifade ettik. İdare ve Gözlem Kurulu uygulamaya geçtiği günden bugüne kadar, tek bir siyasi mahpusla ilgili koşullu salıverme hakkının tanınmadığı bir cezaevi. Karabük Hapishanesinin özel olarak seçildiğini düşünüyoruz. 14 Haziran’da TEM şube ekipleri tarafından iki odaya baskın düzenlendiğine ilişkin tarafımıza başvuru yapılmasının akabinde, DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu olarak harekete geçmiş ve ÖHD Ankara Şube Eş Başkanı Ferdi Sidar’ın aralarında bulunduğu bir heyetle cezaevi ziyareti gerçekleştirmiştik. Heyet olarak idare ve savcılıkla görüşmüş ve TEM ekiplerince yapılan baskın hakkında yazılı ve sözlü olarak 3 Temmuz itibariyle bir raporla kamuoyunu bilgilendirmiştik. Ziyaretimizin sonrasında yine Karabük Cezaevinde tahliyesi engellenen mahpuslar hakkında bir rapor hazırlayacağımızı kamuoyuna iletmiştik. Yakından takip ettiğimiz gelişmeler neticesinde ve en son yapılan ziyaretlerdeki gözlem ve tespitlerle, Karabük Hapishanesinde hukuka aykırı olarak tahliyesi engellenen mahpuslar raporunu bugün sizlerle paylaşacağız. Bu rapor; infaz süresini tamamladıkları halde tutsakların tahliyelerinin hangi gerekçelerle nasıl engellendiğini göstermesi, ayrıca Karabük Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulunun keyfi, ayrımcı kararlarını ve düşman hukuku pratiklerini gözler önüne sermesi açısından oldukça çarpıcıdır.
Ülkedeki adaletsizlik kaynağını Sayın Öcalan üzerindeki insanlık dışı işkence rejiminden alıyor
Raporda yer verilen gözlem ve tespitlerimizi paylaşmadan önce birkaç hususa değinmek isteriz. Yaşadığımız coğrafyada büyük bir hukuksuzluk, keyfilik ve toplumsal çürümeyle karşı karşıyayız. Adaletsizliğin kol gezdiği, istisna halinin normalize edilmeye çalışıldığı ve topluma dayatıldığı bir ortamda bu hukuksuzluk hiç kuşku yok ki kaynağını İmralı Ada Hapishanesinde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen insanlık dışı işkence rejiminden almaktadır. İşkencenin tam bir iletişimsizlik hali olarak devam ettiği İmralı’da sürdürülen rejim, tüm pratikleriyle Kürdistan ve Türkiye cezaevlerine ve tüm topluma yayılmaktadır. İmralı’daki mutlak iletişimsizliği ve insanlık dışı işkenceyi görmezden gelme halinin toplumsal sorunların ve hukuksuzlukların tartışılma zeminlerini ortadan kaldıran bir yönü vardır. Toplumu kutuplaştırarak Kürt meselesi başta olmak üzere çözüm tartışmasını tecride alan; bir taraftan hukuksuzlukları ve keyfiliği normalize ederken, bir taraftan da görünmez kılan toplumsal tecrit ve iletişimsizlik hali kurumsallaştırılıyor. Bu bağlamda antidemokratik ve insanlık dışı uygulamaların devletin fiziki, psikolojik, sosyal, ekonomik ve çıplak zorunun en çok hissedildiği yer olarak karşımıza hapishaneler çıkıyor.
Şartlı tahliye tarihi gelen hiçbir siyasi tutsağa bu hak kullandırılmıyor
Mahpusların koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hakkından yararlanıp yararlanamayacaklarına karar vermek üzere, 2021 yılı başında uygulanan yönetmelik gereği idare ve gözlem kurulları oluşturulmuştur. Bu kurullar, özellikle uzun yıllar hapishanede kalmış ve infaz süresini tamamlamış politik tutsakların tahliyesini engellemek üzere kurulmuştur. Mahpusların siyasi kimlikleri ve atılı suç üzerinden yaptıkları değerlendirmelerle, şartlı tahliye günü gelen mahpusların özgürlüklerini gasp eden kurulların en çarpıcı örneği de raporlaştırdığımız Karabük Hapishanesi İdari Gözlem Kuruludur. Raporda yer verdiğimiz üzere, Karabük Hapishanesinde 2021’den bu yana şartlı tahliye tarihi gelen hiçbir siyasi tutsağa bu hakkın kullandırılmaması bunun en açık örneğidir.
17 mahpusun tahliye hakkı kopyala-yapıştır gerekçelerle engelleniyor
Yapılan başvurular, incelenen belgeler ve görüşmeler neticesinde, Karabük Hapishanesinde 16 Eylül 2024’te 17 mahpusun koşullu salıverme tarihi gelmesine rağmen tahliye edilmediği; birçok mahpusun da haklarında iki ya da üç kez koşullu salıverilme tarihi verilmesine rağmen salıverilmelerinin kurul kararıyla ertelendiği tespit edilmiştir. Olumsuz değerlendirmelerde kopyala-yapıştır ezber gerekçelerin hakim olduğunu ve infaz hakimliği tarafından kurul değerlendirmesinin bir karar esası olarak değerlendirildiğini tespit etmiş bulunmaktayız. Şartlı tahliye hakkı engellenen 17 mahpusun isimleri şöyle: Şirin Taşdemir, Hakkı Aygün, Halil Temel, Kadri Alkoç, Ahmet Bayna, Ejder Doğan, Ali Koç, Mehmet Sarıaltun, Abdullah Ok, Aydın Kudat, Abdurrahman Güner, Mustafa Karakaya, Hasan Öğüt, Adem Oktay, Ali Haydar Elyakut, Metin Çakır, Muhittin Pirinçioğlu.
Özgürlüklerine kavuşmalarının önü açılmalı
Yetki alanında sadece iyi hal değerlendirmesi olmasına rağmen, kurulun değerlendirmesini şartlı/koşullu salıvermeye ilişkin bir karar olarak yaptığını görmekteyiz. Bu kararların ise hakimlikler ve mahkemeler tarafından objektif olarak incelenmediğini, itirazların gerekçesiz ve şablon gerekçelerle reddedildiğini görmekteyiz. İyi hale ilişkin olumsuz değerlendirme gerekçelerine baktığımızda ise olmayan disiplin soruşturmalarını, kaldırılmış disiplin cezalarını, pişmanlık dayatmasını, somut dayanağı olmayan toplumla bütünleşmeye hazır olunmadığına dair kanaati görüyoruz. Çok fazla uzatmadan pişmanlık dayatması hakkında da birkaç şey söylememiz gerekir. Diğer cezaevlerinde olduğu gibi Karabük Cezaevinde de dayatılan pişmanlığın aslında siyasi mahpusları teslim alma, onların iradelerini kırma ve rehin alma dayatması olduğunun altını çizmek gerekir. Kişinin suçundan dolayı pişmanlık duyup duymadığının sorulması ya da suçu hakkında konuşmak istememesinin aleyhe yorumlanması düşünce ve kanaat hürriyetinin açıkça ihlalidir. İdari ve gözlem kurulunun kendini mahkeme yerine koyarak TCK'da yer alan suç tipi için ayrı ayrı düzenlenen etkin pişmanlığı mahpuslara tekrar dayattığını görüyoruz. Bu ise yargılama aşamasında hakim tarafından değerlendirilmesi gereken pişmanlık kavramının, infaz aşamasında idari bir kurul tarafından tekrar ve özellikle hükümlü aleyhine değerlendirilmesi anlamına gelmektedir ve ceza hukukuna hakim olan mükerrer değerlendirme ya da yargılama yasağına da aykırıdır. Tüm bu nedenlerle, teslim almak, esir etmek ve irade kırmak için infazları uzatılan, özgürlükleri gasp edilen siyasi tutsakların derhal özgürlüklerine kavuşmalarının önü açılmalı, bunun için gerekli yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli, paralel yargılama işlevi gören idari ve gözlem kurulları da ivedilikle kaldırılmalıdır.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
19 Eylül 2024